Gazete Duvar'dan Aynur Tekin'in haberine göre, süt ve süt ürünleri yüzde 20 ile 55 arasında değişen oranlarda zamlandı. Beyaz peynirden tereyağına, tereyağından yoğurda kadar uzanan zammın sebeplerinden birinin üretimin yetersizliği olduğu belirtiliyor. Tarım KOOP Başkanı Mehmet Özkurnaz, maliyetlerin artması ancak kazancın aynı kalması sebebiyle üreticilerin hayvanlarını sattığını ya da sayısını azalttığını söylüyor. 

Covid-19 salgının beraberinde getirdiği, ekonomik zorluklar tüm dünyada etkili oldu. Çok sayıda kişinin gelir kaybına uğradığı, işsiz kaldığı ya da kısa çalışma ödeneğine mahkûm edildiği Türkiye de ekonomik güçlüklerin arttığı ülkeler arasında. TÜİK verilerine göre yıllık bazda yüzde 20’lerde seyreden gıda enflasyonu, temel gıda maddelerine erişimi zorlaştırıyor. Yüzde 21 olarak açıklanan aralık ayı gıda enflasyonu ise 2021 yılının tüketici açısından kolay bir yıl olmayacağının habercisi.

Hayat pahalılığının her geçen gün daha da arttığı Türkiye’de yeni yıl itibarıyla süt ve ürünleri de zamlandı. Süt ürünleri arasında zam şampiyonu ise fiyatı 42 TL ile 84 TL arasında değişen tereyağı oldu. Son yıllarda bilim insanları tarafından önerilen bir ürün haline gelen tereyağına talep artıyor. Ürünün ortalama market fiyatı 60 TL olsa da sanal marketlerde daha ucuza satıldığı görülüyor. Doğal ürünler satan işletmelerde ise tereyağın kilosu 60-70 TL arasında değişiyor.

Yüzde 20 ile 55 arasında zamlanan süt ve süt ürünlerindeki artışın ilk sebeplerinden biri 13 ay aradan sonra çiğ süte zam yapılması. Yem ve enerji gibi girdi maliyetleri artan üretici 2019 yılının Kasım ayından beri süt fiyatlarının aynı kalmasına itiraz ediyordu. Üreticinin beklediği zam 2020’nin son günlerinde geldi ve 1 Ocak 2021’den geçerli olmak üzere çiğ sütün taban fiyatı 2.30 TL’den 2.80 TL’ye yükseldi. Zam yapmakta geç kalındığını belirten Tarım KOOP Başkanı Mehmet Özkurnaz, gıda ürünlerinin yüzde 35-50 arasında zamlandığı bir ortamda süt fiyatlarının 13 ay boyunca aynı kalmasının kabul edilemez olduğunu söylüyor.

“Burada mağdur kalan maliyetleri aşırı derecede yükselen çiftçi oldu. Sırf enflasyon yükselmesin diye bu gıda ürünündeki fiyatın artırılmamasını biz çok şık bulmadık. Biz bunu çiftçinin cezalandırılması olarak değerlendiriyoruz.”

Süt üreticilerinin en önemli girdilerinden biri yem. Yemin ham maddesi olan soya büyük oranda Arjantin ve Yeni Zelanda gibi ülkelerden dolarla ithal ediliyor. Dolar kurundaki yükseliş sebebiyle yem her geçen gün pahalanırken çiğ sütün fiyatı aynı kalıyor. Özkurnaz, üreticinin maliyetleri düşünüldüğünde çiğ süte yapılan 50 kuruşluk artışın yeterli olmadığını savunuyor. Bununla beraber üreticilerin bir araya geldiği kooperatif gibi örgütlenmelerde sütün daha yüksek fiyattan satılabildiğini belirtiyor.

“Trakya bölgesinde örgütlü hareket çok iyidir. Örgütlü hareketten dolayı 0,20 TL pazarlığı yapabildik. Aynı zamanda Konya’daki arkadaşlarımız da bu süreci iyi yürüttüler. Pazarlık karşında 3 TL’de uzlaşmayı sağladık. Bu 3 TL üreticiyi çok mu mutlu edecek? Hayır. Ama üretici bir anlığına böyle bir nefes aldı. Bugünkü şartlarda 3 TL’yi kötünün iyisi olarak değerlendiriyoruz.”

“Türkiye’de en çok süt üretimi, Konya’dadır. Yılda 3 bin 800 tonluk bir üretimi vardır Konya’nın. İkinci olarak İzmir-Aydın bölgesi gelir, 3 bin 700 ton civarında üretir. 2 bin 800 ton civarında üretimi olan Balıkesir de üçüncüdür. Türkiye’nin en çok ikinci sütü üreten bölgesi İzmir’de örgütlenme hayal kırıklığı yarattı.”

‘HERKES TARIM VE HAYVANCILIKTAN KAÇMANIN YOLLARINI ARIYOR’

Maliyetlerin artması ancak kazancın aynı kalması sebebiyle çok sayıda üretici hayvanlarını satıyor ya da sayısını azaltıyor. Beslediği hayvanlara yem almak için kredi çeken üretici, artan maliyetler sebebiyle kredi borcunu ödeyemediği için hayvanlarını satıp bu borcu kapatma yoluna gidiyor. Özkurnaz’ın verdiği bilgiye göre pandemide kapanan çiftlikler de oldu.

“Örneğin aile işletmeleri, hayvanların sayılarını oldukça azaltmak zorunda kaldı. Mesela on tane hayvanı varsa şimdi gidin damına bakın beş tane hayvanı vardır. Ciddi anlamda bir düşüş meydana geldi ve hayvanlar kesime gönderildi. Öte yandan kırsalda, köylerde en genç çiftçimiz 50 yaşın üstünde. Tarımdan bir şey kazanılmadığı için gençler köylerini terk ediyor. İlçelerde, büyük şehirlerde ya da sanayinin olabileceği yerlerde çalışma arzusunda oluyorlar. Böyle devam ederse özellikle köylerde aile işletmeleri ortadan kalkacak gibi görünüyor. Tarım ve hayvancılıktan ciddi anlamda bir uzaklaşma söz konusu. Herkes tarım ve hayvancılıktan kaçmanın yollarını arıyor. Bu da geleceğimizin çok rahat olmayacağının göstergesi.”

‘8 KG YEMESİ GEREKEN HAYVANA 4 KİLO YEM VEREBİLİYOR’

Öte yandan yüksek girdi maliyetleri süt ve süt ürünlerinin kalitesini de etkiliyor. Ekonomik durumu kötüye giden üretici, hayvanlara ihtiyacını karşılayacak miktarda yem veremiyor. Bu durum da sütün miktarına ve kalitesine yansıyor. Özkurnaz, “8 kg yem vermek gerekirken 4-5 kg yem veriyor. Az süt alıyor ama hiç olmazsa sağa sola borçlanmıyor. Sonra da bakıyorsun hayvan hasta oluyor, hemen kasaba veriliyor. Veteriner getirip tedavi ettirse veterinere verecek parası yok.”

ARACILAR ÜRETİCİDEN UCUZA ALIP SANAYİCİYE PAHALIYA SATIYOR

Üreticinin durumunu zorlaştıran etkenlerden biri de aracılar üzerine kurulu piyasa sistemi. Kooperatiflerin ve örgütlenmenin etkin olmadığı yerlerde üreticiler, aracıların insafına bırakılıyor. Aracılar, üreticiden aldığı fiyatın üstüne kâr payı koyarak sütü sanayiciye satıyor. Özkurnaz, aracıların çalışma sistemini şöyle özetliyor:

“Onlara müteahhit de derler. Üreticiler sütü aracıya vermek zorunda kalıyorlar, çünkü bunun karşılığında avans para alıyorlar. Bunun için üreticiyle aracı arasında bir senet düzenliyorlar. Üretici bu senete imza attığı için ‘Ben size süt vermiyorum’ deme şansı yok. Buna bir tür tefeci anlayışı diyebiliriz ve müteahhitlerin olduğu yerde gerçek bir örgütlenme olamaz. Üreten insanın kazanamadığı ama aracıların ve ürünü tüketicinin önüne koyan kişilerin çok yüklü paralar kazandığını görmek istemiyoruz, ama durum bu.”

Mevsimsel etki de süt üretimine doğrudan yansıyor. Kış aylarında daha az süt alınırken bahar mevsiminin gelmesiyle süt üretimi artıyor. Mayıs ve haziran ayında zirveye çıkan süt üretimi haziran sonuna doğru hava sıcaklığının yükselmesiyle düşüşe geçiyor. Süt arzının azaldığı dönemlerde süt ve süt ürünlerinin fiyatı da artıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çiftçilere hibe ve kredi desteği verdiğini belirten Özkurnaz, yüksek faiz sebebiyle hali hazırda borçlu olan çiftçilerin yeni bir kredi borcu altına giremeyeceğini belirtiyor. “Tarım kredisi alan çiftçilerin faizli borçlarının nasıl yükseldiğini görüyoruz. Gerek Tarım Kredi Kooperatifleri olsun gerekse bankalar olsun kredi borçlarında çiftçilere destekler verilmelidir. Çiftçinin borçları yapılandırılmalıdır. Bugün mallarını ipotek edip kredi çekmeye hangi çiftçinin cesareti olabilir? Bu seçenek çok mantıklı gözükmüyor.”