Bildiğiniz üzere Afyon, Burdur ve Elbistan şeker fabrikalarının ihalesi Perşembe günü, Alpullu, Muş ve Kastamonu şeker fabrikalarının ihaleleri de Cuma günü yapılmıştı. Perşembe günü yapılan ihaleleri takip etmek için Özelleştirme İdaresi'nin önüne CHP'den iki milletvekili ile Parti Meclis üyesi Sema Dinçer gelmişti.

CHP Milletvekilleri ile Parti Meclis üyesi, Özelleştirme İdaresi Başkanı Ahmet Aksu'nun talimatı doğrultusunda içeri alınmadılar. CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz da duruma tepki göstermek için Özelleştirme İdaresi'nin önündeki yüksek demir korkulukların üzerinden atlayarak içeri girmek zorunda kaldı.

Öyle ki, kapılar açıldığında milletvekilleri aradan 'sıvışırlar' diye basın mensupları bile uzun süre içeri alınmadı.

Cuma günü yapılan ihalede ne oldu dersiniz. Yine ihaleyi takip etmeye gelen CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz bu sefer hiçbir zorluk çıkarılmadan ihale salonuna alındı.

Perşembe günkü ihalede zor bela ihale salonuna girerken, tam kapıda Ahmet Aksu ile karşılaştık. Bu rezaletin nedeni sorduğumuzda Aksu, 'hesap mı vereceğiz (!)' diye bir karşılık verdi. Oysa hesap sorma gibi bir niyetimiz yoktu.

Düşünsenize ihaleleri takip etmeye gelen basın mensupları, ihale başlamasına rağmen uzun süre içeri alınmıyor. Kapılar bir açılıyor, bir kapatılıyor. Basın mensuplarının bir kısmı içeri alınıyor bir kısmı alınmıyor. Yani tam bir keyfilik! Kimin ne yaptığı belli değil! Biz de zor bela içire girince ve karşımızda da Ahmet Aksu'yu görünce haklı olarak 'nedir bu sıkıntı?' diye tepkimizi dile getirmek istedik.

Aldığımız cevap ise 'hesap mı vereceğiz?'

Evet! Türkiye'nin devasa kuruluşlarını satan kurumun başındaki Aksu'nun yönetim tarzı bu! Bir gün önce milletvekillerini içeri aldırtmamak için demir kapıları kilitlettiren Aksu, bir gün sonra ise bırakın kapıları açmayı ihale salonunda masada oturmasına bile müsaade etti!

Aksu'nun canı dün 'öyle' istedi milletvekillerini içeri aldırmadı, bir gün sonra ise canı 'böyle' istedi milletvekillerinin girişine izin verdi!

Aksu'ya kim hesap sorabilir ki?

Şeker fabrikalarının 2009 yılında yapılan özelleştirme ihalesi, Özelleştirme İdaresi'nin hazırladığı şartname ile kamuoyuna verdiği beyanlar bir birini tutmadığı için iptal edilmişti.

Ahmet Aksu'ya kim hesap sorabildi ki?

Yine şeker fabrikalarının 2011 yılında yapılan özelleştirme ihalesinde Özelleştirme İdaresi; 'fabrikaların değerli arazilerinin satılmayacağını' beyan etmişti. Ama durumun öyle olmadığı ortaya çıktı ve bundan dolayı da dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından ihaleler iptal edilmişti.

Yine Ahmet Aksu'ya kim hesap sorabildi ki?

Gelelim, 20 Şubat'ta açıklanan alelacele satışa! Şunun altını çizmemiz gerekiyor; şeker fabrikalarının özelleştirilmesi demek, ülke şeker sektörünün yeniden yapılandırılması anlamına geliyor. Bunun için kamu yararının gözetilmesi için sağlam bir stratejinin belirlenmesi gerekiyor. Ancak bırakın stratejiyi, öncesinde hiçbir hazırlık bile yapılmamış! Hazırlık yapılmış olsa, ihale sürecinde bütün şartlar değişir mi?

Strateji yok, şeffaflık falan hak getire! Ama bunların ne önemi var ki?

Ahmet Aksu'ya kim hesap sorabilir ki?

2012 yılında Aksu, YÖNETDER'de katıldığı bir programda Çaykur'un şartlar sağlandığında özelleştirileceğini açıklamıştı. Bu açıklamadan sonra deyim yerinde ise yer yerinden oynamıştı. Özellikle Doğu Karadeniz'de halk ayağa kalkmıştı. Tepkiler artınca, Çaykur Genel Müdürü, o dönemki Tarım Bakanı, Gümrük Bakanı hatta dönemin Başbakanı Erdoğan, Çaykur'un özelleştirilmeyeceği yönünde açıklama yapmak zorunda kalmıştı.

Ama bunların ne önemi var ki?

Ahmet Aksu'ya kim hesap sorabilir ki?

SADETTİN İNAN / MİLLİ GAZETE