Akademisyenlerle bir araya gelen Pakdemirli, Bakanlığın araştırma enstitülerinde de çok sayıda doktoralı çalışan bulunduğunu ve buralarda önemli Ar-Ge faaliyetleri yapıldığını belirterek, bu merkezlerde, üniversitelerle daha yakın iş birliği içinde doğru neticeler almak istediklerini bildirdi.

Bakanlığın bu altyapısının üniversiteler için de ücretsiz olarak kullanılabilecek önemli bir imkân olduğuna işaret eden Bakan Pakdemirli, Ar-Ge altyapılarını özel sektöre de açtıklarını ve "Gelin birlikte iş yapalım" çağrısında bulunduklarını anlattı. Dr. Pakdemirli, Bakanlık olarak üniversitelerle ortak protokoller de imzalayabileceklerine dikkati çekerek, böylece ziraat mühendisliği ve veteriner hekimlik gibi alanlardaki öğrencilerin, tarlada ve Bakanlık tesislerinde intörn gibi görev yaparak pratik edinebileceğini söyledi. Bakanlığın görev alanına ilişkin fakültelere yönelik burs planlaması yapmak istediklerini belirten Dr. Pakdemirli, 2050'de, dünyada ve Türkiye'de gıda üretiminin, bugünkü üretimin yüzde 50 daha fazlası olması gerektiğini ifade etti. Bakan Pakdemirli, bu talebin karşılanması için sulanan alanlarla tarımsal arazilerin artması gerektiğini dile getirdi.

SUNUM İÇİN HAZIRLIK YAPIYORUZ

Tarımın savunma sanayisinden daha önemli olduğu yönündeki açıklamalarını anımsatan Dr. Pakdemirli, şöyle devam etti: "Geçenlerde MGK Genel Sekreteri geldi. Bana TİGEM'in savaştaki ve gıda arz güvenliğindeki rolünü anlattı. 'Benim öz düşüncem de sizden farklı değil.' dedim. Dedim ki, 'Tarım da bir milli güvenlik meselesidir. Mutlaka MGK toplantılarından birinde biz de gıda güvenliği sunumu yapmak istiyoruz.' Bunun da hazırlığını yapıyoruz. İhtiyaçlar hiyerarşisinde en başta gıda var. Önce buzdolaplarının dolu olması lazım. Buzdolapları dolu olursa gerisini mutlaka getiririz."

TÜRK GIDA ÜRÜNLERİ İÇİN ÇERÇEVE MARKA OLUŞTURMALIYIZ

Türkiye'nin tarım ürünlerinin markalaşması gerektiğine de işaret eden Dr. Pakdemirli, "Özellikle tarım ürünleri ve tarıma dayalı gıda ürünlerimizin daha iyi pazarlanması için bir çerçeve marka oluşturmalıyız. Bizim yüksek kaliteli ürünlerin genel çerçevesini çizerek bunların üretilmesini ve daha katma değerli satılmasını sağlamamız lazım. Fındığı 1 liraya satacağımıza 2 liraya paketli satmanın yolunu bulmamız gerekiyor. Tek marka şemsiyesi altına, kuru üzümümüzü, kayısımızı, fındığımızı, kahvemizi, lokumumuzu koymamız lazım. Türkiye'de üretilen birçok ürünü bu şemsiyenin altında toplamamız önemli." değerlendirmesinde bulundu.

SÖZLEŞMEYE RİAYET ETMEDİ

Dr. Bekir Pakdemirli, tarımsal ürün planlamasında sözleşmeli üretimin önemine de değinerek, sözleşmeli üretimde bazen sanayicinin, bazen de üreticinin kendi lehine ve aleyhine durumlarda sözleşmeye riayet etmediğini bildirdi. Bu durumun da sözleşmeli üretim modelinde sıkıntılar yarattığını ifade eden Dr. Pakdemirli, "Üretim fiyatı inse de çıksa da anlaşılan fiyattan ürünün alınması ya da satılması lazım. Bununla ilgili de bir yaptırım yok. Sözleşmeli tarımla ilgili mevzuat çalışmalarına başladık. Bu sorunları çözmemiz lazım" dedi.

YEREL ÜRÜNLERİN SATILMASI İÇİN TEDBİR ALINMALI

Tarladan çatala giden süreçte gıda ürünlerinin uğradığı kaybın önlenmesi gerektiğini de vurgulayan Dr. Pakdemirli, bu süreçlerdeki verimsizlikler nedeniyle tarladan çıkan ürünün eve girene kadar yüzde 50 oranında kayba uğradığını anlattı. Dr. Pakdemirli, Hal Yasası'ndaki değişikliğin yanında, Perakende Yasası'nda da düzenleme yapmanın konuşulması gerektiğini söyledi. Köylünün, ürününü doğrudan büyük marketlerde satabiliyor olması gerektiğine işaret eden Bakan Pakdemirli, "Coğrafi ve yerel ürünlerin marketlerde yer alma oranı yüzde 1, bunu yüzde 25 yapmamız lazım. Bunun için yasa beklemeye de gerek yok. Yerel ürünlerin satılması için tedbir alınmalı." diye konuştu.

KURAKLIK RİSKİ OLABİLİR

Dr. Pakdemirli, gıda arz güvenliğinin önlenmesi için Sudan'dan kiralanan tarım arazilerine de dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Türkiye'de kuraklık gibi riskler olabilir. Bir yerde alternatif yaratmamız lazım. ABD, Malezya, Singapur ve Çin gibi ülkeler yıllar öncesinden yurt dışında arazi edinmiş. Biz de Sudan'a gittik. Buradaki arazileri, tarımsal ürün üretmesi için Türk yatırımcılara açacağız. Buradaki üretimle hem ülkemizin hem de 3. ülkelerin ihtiyaçları karşılanabilecek. Tüm dünya bu işi yaparken muhalefetin bu işi eleştirmiyor olması lazım."

TARIMDAN HABER