Bayraktar, buğday kadar önemli bir ürünün kendi haline bırakılamayacağını, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO), acilen devreye girmesi, çiftçinin dostu olduğunu göstermesi, enflasyon farkı, üretici karı ve refah payını dikkate alan bir müdahale alım fiyatı açıklaması ve üreticinin alın terinin karşılığını vermesi gerektiğini belirtti.

Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, buğdayda hasadın ülke genelinde yoğunlaştığını, yörelere göre hasadın Ağustos ayının sonuna kadar devam edeceğini belirtti. Anavatanı Anadolu olan buğdayın, binlerce yıldır bu toprakların en önemli ürünü olmayı sürdürdüğünü vurgulayan Bayraktar, “öyle ki Anadolu'da buğday ile koyun, gerisi oyun" denildiğini hatırlattı.

Birinci tahmin verilerine göre buğday üretiminin 21,8 milyon tonu bulacağını bildiren Bayraktar, “geçen yıl 20,6 milyon ton buğday üretmiştik. Bu yıl yüzde 5,8'lik artışla 21,8 milyon tonluk üretim miktarını yakalayabiliriz" dedi.

1,9 milyon ton buğday üretimde ve kullanımda kaybediliyor

Üreticinin yoğun bir şekilde hasat yaptığını bildiren Bayraktar, hasatta en önemli konunun fiyat ve dane kayıpları olduğunu vurguladı. 2015/2016 üretim döneminde, üretim aşamasında 1 milyon 243 bin ton, kullanım aşamasında ise 636 bin 836 ton olmak üzere toplamda 1 milyon 879 bin 836 ton ürünün kaybedildiğini, yitirilen ürün miktarının toplam üretimin yüzde 8,3'üne ulaştığını belirten Bayraktar, “kaybettiğimiz 1,9 milyon tonluk buğday 8-10 milyon nüfuslu bir ülkenin buğday ihtiyacını karşılar. Bu büyük bir israftır. Dane kaybını en aza indirmek için ekimden hasada kadar gerekli tüm önlemleri almalıyız, emeğimizi zayi etmemeliyiz" dedi.

Müdahale alım fiyatı

Buğdayda diğer önemli bir konunun da müdahale alım fiyatı olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Milyonlarca çiftçimiz, buğday ve arpadan geçimini sağlıyor. Üreticimiz yaptığı masrafın, verdiği emeğin, döktüğü alın terinin karşılığını almalıdır. Buğday kadar önemli bir ürün kendi haline bırakılamaz. TMO, acilen devreye girmeli, çiftçinin dostu olduğunu göstermeli, enflasyon farkı, üretici karı ve refah payını dikkate alan bir müdahale alım fiyatı açıklamalı, üreticinin alın terinin karşılığını vermelidir. Hazine de TMO'nun finansman ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamalı, Ofis'in elini güçlendirmelidir.

“Hedefimiz kaliteli buğday ve üretimi 30 milyon tona çıkarmaktır"

Hedefimiz kaliteli buğday üretmek ve üretimi 30 milyon tona çıkarmaktır. Buğdayda kalite ürün açığımızı kapatmak ve buğday ürünü ihraç edebilmek için 2016 yılında 4 milyon 226 bin ton buğday ithal ettik. Bu ithalata 892,4 milyon dolar ödedik. Buna karşın buğday ve buğday ürünleri ihracatımız 2,5 milyar doları aştı ama sadece buğday bazında rakamlara bakıldığında 11,4 milyon dolarlık 26,5 bin ton buğday ihracatı yapabildik.

Artık buğday ithal etmek istemiyoruz. Üretimi 30 milyon tona çıkarmak, ihracat için gerekli buğdayı da biz karşılamak istiyoruz. Bunun için kaliteli ve sertifikalı tohuma ucuz fiyattan ulaşmalı, ucuz gübre ve ucuz mazot kullanmalıyız. Ürün fiyatları da alın terinin karşılığını alacak düzeyde olmalıdır. Bunları yaparsak buğdaydaki üretim hedeflerimize ulaşırız. Biz üreticimizin üretme hevesini kırmazsak üreticimiz tarlasında kalacak ve ülkemizin ihtiyacı olan hububat üretimini karşılayacaktır."

1 milyondan fazla çiftçinin geçim kaynağı

Buğdayın, üretim hacimleriyle, üretim alanlarıyla, geçimini buğdaydan sağlayan çiftçi sayısıyla ülke tarımının en önemli ürünü olduğunu bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Tarım yapılabilir 23,8 milyon hektarlık alanın yarıya yakını tahıla, toplam tahıl alanlarının da üçte ikisi buğdaya ayrılıyor. Ülkemizde en yaygın ekilen ürün buğday ve arpadır. Buğday ekimi yapan çiftçi sayımız 1 milyonu aşıyor. 7,7 milyon hektar alanda buğday üretiyoruz.

Bu alan Hollanda'nın iki katına yakın. Üretimimiz bu yıl 21,8 milyon tonu bulacak. 2016 yılında üretim değeri 17,2 milyar lirayı, 2016 dolar ortalama kuruyla dolar bazında 5,7 milyar doları bulan buğdayda, ihracat gelirimiz de buğday ve buğday ürünleri bazında 2,5 milyar doları aştı.

Ülkemiz, un, bulgur ihracatında dünya birincisi, makarna ihracatında İtalya'nın ardından ikinci, kek, pasta ve bisküvi ihracatında ise onuncu sırada. 2016 yılında 3,5 milyon ton un ihraç ettik 1 milyar 78,2 milyon dolar döviz geliri elde ettik. 111,8 milyon dolarlık 278 bin ton bulgur ihraç ediyoruz.

40 bin tonluk irmik ihracatından elde ettiğimiz döviz geliri 16,9 milyon doları buluyor. 831 bin tonluk makarna ihraç ediyor ve 422 milyon dolar gelir elde ediyoruz. Pasta, kek, bisküvi ihracatımız 408 bin tonu, ihracat gelirimiz 886,1 milyon doları buluyor. Toplam buğday mamulleri ihracatımız 5 milyon 90 bin ton, ihracat gelirimiz de 2 milyar 515 milyon dolar."

ABD 5,4, Kanada 4,5, Rusya 4,2 milyar dolarlık buğday ihraç ediyor

Buğdayın öneminin bilincinde hareket edilmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, “1994 yılından bu yana yüzde 21,7 oranında azalarak 9,8 milyon hektardan 2016 yılında 7,7 milyon hektarın altına inen buğday ekim alanlarını yeniden artırmalıyız. Mevcut verimle 1994 yılındaki ekim alanı olan 9,8 milyon hektar alanda üretim yapılsa, hasat edilen buğday en az 6 milyon ton artacaktı. 27,8 milyon ton dolaylarında bir ürün elde edilecekti.

ABD, Kanada, Rusya, Avustralya, Fransa buğday ürünleri dışında sadece buğday ihracatından milyarlarca dolar kazanıyor. ABD 5,4, Kanada 4,5, Rusya 4,2, Avustralya 3,6, Fransa 3,4 milyar dolarlık buğday ihraç ediyor. Bu ülkelerin yıllık buğday ihracatları 16 milyon ile 25 milyon ton arasında değişiyor. Türkiye de buğday üretimini, verimi artırarak 30 milyon tona rahatlıkla çıkarabilir. Büyük bir ihracatçı olur" dedi.

Buğdayın sadece tarımda değil, gıda sanayinde de büyük bir ekonomik faaliyet yarattığını belirten Bayraktar, Türkiye'de 677 buğday unu, 103 bulgur, 30 bisküvi, 25 makarna, 15 irmik fabrikası bulunduğunu bilgisini verdi. Buradaki en büyük sorunun kapasite kullanım oranının düşük kalması olduğunu vurgulayan Bayraktar, un fabrikalarında kapasitenin sadece yüzde 48'inin, bisküvide yüzde 58'inin, bulgurda yüzde 68'inin, makarnada yüzde 71'inin, irmikte yüzde 78'inin kullanılabildiğini, bu alana yapılacak yatırımların kapasiteye göre düzenlenmesi ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti.