Süt ineklerinde doğumların başladığı ve yoğunlaştığı dönemin içerisinde bulunuyoruz. “Süt ineği beslemenin en önemli dönemi ne zamandır?" diye sorulduğunda “Doğum dönemi" denilirse hiç de yanlış bir söz söylenmiş olmaz.

Uzun yıllardır bu işin içerisindeyim. Pek çok problemle karşılaştım ama beni en çok yoran ve çözümsüz kılan bu dönemde karşılaştığım problemlerdir. Çünkü doğum döneminde yapılan yanlış bakım ve besleme uygulamalarının yanı sıra önceki dönemden kaynaklanan hatalarda etkilerini doğum ve doğum sonrasında göstermektedir.

Örneğin önceki süt verim döneminde aşırı enerjili yemlerle besleme sonucunda hayvanların yağlanması doğum dönemi ve sonrasında etkisini gösteren, çözümü zor diyebileceğimiz büyük bir problemdir.

Tabii sebeplerini ve sonuçlarını en ayrıntılı bir şekilde anlatmış olsak da bazı yetiştiricilerimizin hayvanlarının yağlı olmasının, kendi tabirleriyle toplu görünmesinin iyi olduğunu iddia etmesi de oldukça düşündürücü. Bu görüşteki yetiştiricilerimiz “Hayvan doğum yaptıktan sonra hastalanması durumunda kesime sevk edildiğinde etli olsun, para etsin" diye bir görüş öne sürüyorlar.

Bazı yetiştiriciler de de daha farklı bir düşünceyle hayvanlarının yağlı-dolgun olmasının göze hitap ettiğini ve hoşlarına gittiğini söylüyorlar.

Burada unutulmaması gereken nokta hayvanın yağlı olduğu için doğum sonrası hastalandığıdır. Yani hayvanı yağlandırmanın kesime davetiye çıkardığı unutulmamalıdır. Tamamen yağ ile dolmuş, kemik veya kemik uçları görünmeyen, yağlanma nedeniyle tüyleri parlak, kesime hazır besi hayvanı gibi görüntüye sahip hayvanların doğum sonrası kısa sürede problem çıkaracakları, çoğunlukla kesime gidecekleri muhakkaktır.

Bir başka problemde doğum döneminde uygun bir besleme yapılmamasıdır. Bu konu oldukça uzun bir konudur. Yine de kısaca bahsetmekte fayda var.

Hayvanlarımıza doğum sonrası yedireceğimiz yemleri doğumdan önceki iki haftadan itibaren alıştırmamız gerekmektedir. İşkembe içerisinde her yemi sindirecek faydalı bakteri çeşidi ve sayısı farklıdır. Biz yeni bir yem yedirdiğimiz zaman bu bakterilerin çoğalması ve çalışması en az iki haftayı bulmaktadır. Yani doğum yapan hayvanda yeni bir yeme geçmek doğum stresi altında bulunan bir hayvana biraz daha sıkıntı yüklemek demektir.

Bunu engellemek ve problem yaşamak istemiyorsak doğum öncesi dönemden itibaren doğum sonrası yedireceğimiz yemi hayvanlara vermemiz gerekir.

Bütün yemleri tam kuru varsayarsak, kuru dönemdeki bir hayvan günde yaklaşık 13-14 kg kaba-konsantre yem karışımı tüketmektedir. Hayvan doğum yapınca yaklaşık ilk iki hafta boyunca hemen hemen aynı ya da çok az bir miktar daha fazla yem tüketebilmektedir. Doğum sonrası hemen hemen aynı miktarda yem yemesine rağmen süt veriminin başlaması nedeniyle yem ile alması gereken enerji ve protein miktarı doğum öncesi tükettiğinin 2 katından daha fazladır. Yani hayvan az miktarda yediği yem ile yüksek enerji ve protein almak zorundadır. Doğumdan önce işkembesi alıştırılmamış hayvanların bu yemleri istenildiği düzeyde yemesi de zor olmaktadır.

Yem yemeyen veya az yiyen hayvan hastalanır. Sadece yem değil bu yemle yeterli enerji ve protein almayan hayvanlar da hastalanır.

Bu dönemde hayvanın hormonlarında, memesinde, sindirim sisteminde, kemiklerinde, kaslarında ve yağ dokusunda çok ani ve hızlı değişimler oluşmaktadır. Bu değişimler ilk olarak hayvanın yem tüketiminin düşmesine sebep olmaktadır. Tabii ki doğum sancısı çeken bir hayvandan yüksek yem tüketmesi beklenemez. Yapılan araştırmalar doğum öncesi ve sonrası hafta hayvanların stres nedeniyle normalde yediği yemin 2/3'ünü yediğini göstermektedir. Bu normal bir durumdur.

Enerji ve protein ihtiyacı artan bir hayvanın yem tüketiminde daha fazla azalmaya yol açacak işlemler hastalık ve problemlerin başlaması için uygun bir ortam sağlamaktadır. Bu dönemde hayvan hastalandıktan sonra bir daha eski yem tüketimine ulaşmasının zor olacağı unutulmamalıdır.

Bütün bunları düşünerek bizim temel hedefimiz doğum yapan hayvanın yem tüketimini en yüksek düzeyde sağlamak olmalıdır.

Belki yukarıda anlattıklarım birçok yetiştirici için fazla teferruatlı ve uygulaması zor olarak düşünülebilir. Modern inekçilik yapacaksak belirtiğim bütün şartları sağlamak zorundayız.

Öncelikle hayvanların tohumlama kayıtlarını iyi tutmalıyız. Hayvanımızı ne zaman kuruya çıkaracağımızı, ne zaman doğum sonrası rasyona geçireceğimizi bilmemiz lazım. Bu makaleyi okuyan birçok yetiştiricinin “Bizde kayıt yok" veya “Bizim bunları yapmamız zor" dediklerini duyar gibiyim.

Bu durumdaki yetiştiriciler için ise ineğin veya düvenin halk arasındaki “meme indirme" olarak tabir edilen doğuma yakın dönemde memenin gelişmesi, şişmesi ve sütlenmesini takip etmelerini tavsiye edebilirim. Memedeki bu gelişmeyi gördüklerinde hayvanlarını son iki hafta veya son 10 gün diye anılan doğum sonrası yeme geçirmeleri gerekmektedir.

Gittiğim birçok işletmede doğum yapan hayvanların bakımlarının iyi olmadığını görmekteyim. Zaten rahatsız olan doğum yapacak hayvanımıza rahat bir doğum ünitesi veya bölmesi sağlamak yapacağımız en büyük iyiliktir. Bu doğum ünitesi doğum işlemi için yeterli büyüklükte olmalıdır. Hayvanın kendisi ve buzağısı için uygun alan sağlamalıdır. İç sıcaklığı da doğum yaptığı için tükenmiş hayvan ile yavruyu koruyacak derecede ayarlanmalıdır.

Doğum ünitesinin altı hayvanın rahat yatması ve kalkmasını sağlayacak şekilde sap, kuru ot veya talaş ile desteklenmiş olmalıdır. Biz buna hayvan konforu diyoruz. Yetiştiricilerimiz maliyet nedeniyle buna itiraz edebilirler. Yine de hayvanın rahatını sağlayacak her türlü uygulamanın süt verimini artırmanın yanı sıra hastalık ve problemi de bertaraf edeceği veya azaltacağını bilmeliler. Konforunu sağlayamadığınız bir hayvanın veriminin de olmayacağını unutmayınız.

Bazı yetiştiricilerimiz de yukarıda belirttiğimiz kriterlere uymaya çalışmakta fakat önemli bir noktayı gözden kaçırmaktadırlar. Hayvanın yem tüketimi az olduğu için doğum yapacak veya yapan hayvanın önündeki yemi günlük ve ölçüsüz olarak dökmektedirler. Hatta iki gündür hayvanın önünde bekleyen veya bir önceki yemin üzerine dökülmüş yemlere oldukça fazla rastlamaktayım.

Bu tür yemlerin kızıştıkları, küf veya gizli toksin ürettikleri unutulmamalıdır. Karaciğeri yorgun, bitkin ve fazla çalışan bu hayvanlarda bozuk yemler nedeniyle yedirilen küf ve toksinler karaciğeri daha da yormakta, hücrelerini tahrip etmekte ve hayvanları hastalandırmaktadır. Hayvanlar çoğunlukla his duyularının iyi olması nedeniyle yemin bozuk olduğunu anlamakta ve yeme yanaşmamaktadırlar.

Doğum yapacak veya yapan hayvana mümkün olduğunca fazla yem yedirilmesinin hayati öneme sahip olduğu düşünüldüğünde yemleme düzeninin ve hijyeninin sağlanmasının oldukça önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Taze ve günde iki öğün yemi bu hayvanlara sağlamalıyız.

Artık yemleri günlük olarak uzaklaştırmalıyız.

Sık sık kontrol ederek ve karıştırarak hayvanları yemliğe çekmeye çalışmalıyız.

Belki birçok kişiye gereksiz veya zor gelebilir ama hayvana yedirilecek yemin ve artık yemin tartılarak hayvanın yem tüketimi hakkında fikir sahibi olmanın önemli olduğunu düşünmekteyim. Bu yolla hastalıklar ve problemler erken teşhis edilebilir ve çaresine bakılabilir.

Doğum öncesi ve sonrası hafta bütün bir süt verim döneminin en önemli safhasıdır. Hayvanlarımızın laktasyon veya süt verimi denen yarışa hızlı ve iyi başlatmamız işletmemizin verimliliğini ve karlılığını artıracak en önemli etken olacaktır.