Her mevsimin kendine has bir özelliği var. Mevsimlerin özelliklerine göre besleme ve bakım uygulamalarında bir takım değişiklikler yapmak gerekiyor. Şimdi diyeceksiniz ki “Hocam kış mı var da önlem alalım?" Her ne kadar bu sene kış henüz gelemese de yakında gelecek ve yetiştiriciler ve hayvanlar için zor günler başlayacak.

Süt inekleri ve besi hayvanları en rahat 5-20 °C aralığında yaşamlarını sürdürmektedir. Yani içerisinde bulunduğumuz bugünlerdeki hava sıcaklığı bu hayvanların rahat etmeleri için oldukça idealdir. Yaklaşan kışın soğuk günlerinde ise hayvan tükettiği yemin bir kısmını ısınmak için harcamaktadır. Rüzgara açık alanlarda bulunan ve üzeri çoğunlukla ıslak olan hayvanlarda bu durum daha da belirginleşmektedir.

Ayrıca soğuk havanın mide ve barsak hareketliliğini artırması hayvanlar yedikleri yemleri daha az sindirmesine sebep olmaktadır. Bu durumları göz önüne alarak özellikle hava sıcaklığının 5 °C'den daha da düştüğü şartlarda hayvanlarımızın tükettikleri yem miktarını artırmayı unutmamamız gerekmektedir.

Soğuk hava şartlarında hayvanlarınıza yedirdiğiniz yem miktarında yaklaşık %10 artış sağlamak yeterli olacaktır. Tabii hayvanlarımız yağlı ise ve kondüsyonları yüksekse yem artırımına karar verirken dikkatli davranmalı, hayvanları daha da yağlandıracak miktarlarda beslemeden kaçınmalıyız.

Yukarıdaki önerilerimiz işkembesi gelişmiş olan ve yaşı ilerlemiş hayvanlarda geçerlidir. Buzağılar için ise bu durum biraz farklıdır. Buzağıların rahat yaşaması için ihtiyaç duydukları sıcaklık 15-25 °C arasındadır. Bu sıcaklık özellikle yeni doğmuş, hayatının ilk haftalarındaki buzağılar için geçerlidir.

Yeni doğan buzağıların vücutlarında yaklaşık 1 günlük ihtiyaçlarını karşılayacak yağ bulunmaktadır. Eğer biz hayvanın ihtiyacını karşılayacak düzeyde yeterli besleme yapmazsak bu depo çok hızlı harcanır ve hayvan hastalıklara açık hale gelir. Her ne kadar modern sistemlerde buzağılar çoğunlukla dış ortamda barındırılıyor olsalar da soğuk havalarda ilk birkaç gün vücut ısılarını koruyacak ve devamlılığını sürdürecek ortamları sağlamamız gerekmektedir.

Buzağılar büyümeye başladıkça ve mideleri geliştikçe ısı ihtiyaçları da azalmaktadır. Tecrübelerime dayalı olarak Türkiye şartlarında sıcaklığın 10 °C'nin altına düşmesi durumunda süt tüketimlerinde %10 artış yapmanızı önerebilirim. Eğer buzağı maması kullanıyorsanız 1 litreye kattığınız toz mama miktarını artırmanızı ya da yağ miktarı yüksek mamaları tercih etmeniz gerekmektedir.

Buna rağmen mama hayvanınızın enerji ihtiyacını karşılayamayabilir. Çoğu yetiştirici kış şartlarında mama ile beslemede hayvanların zayıfladığını, hastalığın ve ölümlerin arttığını söylemektedir. Bu durum özellikle İç ve Doğu Anadolu Bölgesi gibi soğuk iklimler için geçerli olmaktadır. Bu nedenle süt fiyatlarının dip yaptığı bugünlerde mama yerine süt ile besleme yapmak daha mantıklı bir uygulama olarak görülebilir. Buzağılarınızı ister mama isterse süt ile besleyin içirme sırasında her ikisinin de sıcaklığını vücut ısısına yakın olarak ayarlamayı unutmayın.

Buzağılar açısından barınma şartları da çok önemlidir. Kulübelerin yönünün soğuk rüzgarlara yönelik olmaması ve altlığın sık sık değiştirilerek ıslaklığın önlenmesi hayati öneme sahiptir. Soğuk hava şartlarında hayvanın az su içeceği fikri çok yaygındır. Yetiştiricilerin hayvanlarının önlerine koydukları su çoğunlukla donduğu için hayvanlar su içememektedirler. Buzağıların büyümelerini sağlayan başlangıç yemi tüketiminin artması su tüketimine bağlıdır. Su içemeyen hayvan yem de tüketemez. Yapılan araştırmalar da soğuk şartlarda günde 3-4 sefer ılık su vermenin buzağılarda yem tüketimini dolayısıyla büyümeyi artırdığını göstermiştir.

Su tüketimi sadece buzağılar için değil diğer hayvanlar için de önemlidir. Birçok işletmede soğuk kış şartlarında suyun donduğu görülmektedir. Son zamanlar donmayan suluklar geliştirilmiş olsa da birçok işletmede bu durum çok yaygındır. Yem tüketimi su tüketimi ile ilişkilidir. Eğer siz hayvanın su tüketimini en üst seviyede sağlayamazsanız hayvan yemini bitiremeyecektir. Bu verime yansıyacak ya da kritik dönemlerde hastalık olarak kendini gösterecektir.

Hayvanların önlerine serilen yemlerin donması da önemli ve sıkıntı veren bir problemdir. Hayvanları işkembelerinde bulunan faydalı bakterilerin çalışmaları için 39 °C'lik sıcaklığa ihtiyaç bulunmaktadır. Donmuş yemler veya donma noktasına yakın su tüketimi bu canlıların faaliyetlerini azaltmaktadır. Bu durum hayvanın daha az yem tüketmesine ve birçok probleme yol açmaktadır. Bu durumda genel olarak yem dağıtım saatlerinin günün daha sıcak saatlerine çekilmesini önerebilirim. Bu şekilde yem donması azaltılabilir. Suluklar ise sıkı kontrol edilerek suyun donmasının engellenmesi sağlanmalıdır.

İşletmelerdeki diğer bir önemli bir problemde kış şartlarında hayvanların yatıp dinlenmelerini sağlayacak uygun şartta ve sayıda yeterli yataklığın olmamasıdır. Birçok işletmede hayvanların dizlerine kadar sulu gübre içerisinde oldukları, bu nedenle dinlenemedikleri görülmektedir. Hayvanlar canlıdır ve onlarında bizler gibi dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Unutmayalım ki dinlenemeyen hayvan ilk önce verimini azaltır, arkasından hastalıklar başlar. Yatacak yeri olmayan hayvanın verimi de olamaz. Dinlenme süresinde 2 saat kadar düşüşün hayvanların süt verimlerinde yaklaşık 3 kg azalmaya yol açtığı belirlenmiştir.

Soğuk kış şartlarının oluşturduğu zemindeki buzlanmanın birçok hayvan için tehlike oluşturduğu görülmektedir. Buzlanmayı engelleyecek bazı uygulamalar bulunmakla birlikte özellikle kışın yoğun geçtiği bölgelerde hayvanların gezinme ve zorunlu yürüyüş alanlarının buzlanmayı ve kaymayı engelleyecek şekilde tasarlanması şarttır. Aksi taktirde buzda kayarak tabiri caizse çatısı ayrılan hayvan hikayelerini daha uzun süre dinlemeye devam ederiz.

Son zamanlarda serbest dolaşımlı yarı açık veya açık ahırların sayısı artış göstermiştir. Daha önceleri hayvanların üşüyeceği varsayımıyla ahırların en ufak havalandırma boşlukları bile kapanmaktaydı. Bu ahırlara girdiğimizde bırakın hayvanı, kendimizin bile biriken amonyak nedeniyle 5 dakika katlanamayacağı şekilde havasız ortamlarla karşılaşırdık. Bu ahırların sayısı azalmakla birlikte yine de önemli sayıda olduklarına inanmaktayım.

Amonyak biriken ve havasız olan ahırlardaki hayvanlarda özellikle akciğer rahatsızlıkları gözlenmekte, bu hayvanların verimleri önemli boyutta düşük kalmaktadır. Yaz-kış fark etmez, ahıra girdiğimizde kendimizin rahatsız olmayacağı bir havalandırmanın olması gerekmektedir. Yetiştiricilerimiz hayvanların üşümesinden korkmamalıdır. Onların içerindeki işkembe bir kalorifer görevi üstlenmekte ve hayvanı ısıtmaktadır. Sadece kış aylarında bir miktar yem tüketimleri artabilir. Ahırın her tarafını kapatmak yerine çok soğuk günlerde sadece soğuk rüzgar alan yönün kapatılması yeterli olacaktır.

Bir diğer hususta açıkta bulundurulan yem maddeleridir. Açıkta kalan yemler üzerine gelen kar, yağmur veya don sonucunda yemin içerisine işleyen rutubet küflenmeye yol açarak ciddi kayıplara yol açmaktadır. Yemler telef olmakta veya bu yemleri yiyen hayvanlarda önemli hastalıklar oluşmaktadır. Yemlerin üstlerini örtmek gibi yapılacak çok basit bir işlem hayvanların verimlerini artıracağı gibi hastalıkları da önleyecektir.

Kış şartları hayvancılığın en zorlu dönemlerinden birisidir. Ahır ile ilgili problemlerin yanı sıra hayvanlarda doğum ve hastalıklar bu en fazla dönemde yoğunlaşır. Belirtilen sıkıntıları önlemek elimizdedir. Bu amaçla sadece erkenden önlem almamız yeterlidir.