Soğan ve patates… 

Üreticinin, tüketicinin, devletin ve siyasetin gündemi… 

Rakamlara bakacak olursak yıllık 2 milyon ton civarında soğan üretimimiz ve 4.5 milyon ton civarında patates üretimimiz var. 

Kişi başına tüketimimiz ise soğanda yaklaşık 23 kg, patateste ise 55 kg civarında ve muhtemelen alt gelir seviyelerinde bu ürünlerin tüketimi kişi başına biraz daha fazla. 

Tabi son bir yıl özellikle de son 6 aydır böyle olması pek mümkün değil.

Çünkü ikisi de oldukça pahalı…

Temel gıda deyince alt alta sıralayacağımız kalem sayısı 20’den fazla çıkmaz. Gıda demiyoruz, temel gıda yani her halükarda, her hanede bulunan/bulunması gereken vazgeçilmez ürünler. (Devletin enflasyon sepeti gibi geniş ve hatta tuhaf değil) 

Gayet basit 20 kalem malzemeden bahsediyoruz. 

Her ülkenin stratejik kabul ettiği ve temel hedefleri arasında yer alan en fazla 20 kalemlik liste; bütün çiftçi kuruluşları, bütün bakanlıklar ve hatta devlet bu 20 kalem malzeme için vardır. Öyle ki eskilerin “Kıtal (savaş) olsun ama kıtlık olmasın” lafından bunun ehemmiyetini anlıyoruz.

Aç bırakılmış ya da aç kalmış toplumun ne özgürlüğü, ne onuru, ne de bunlar için savaşı olamaz. 

Haydi bundan vazgeçtik, bu kadar önemsemediniz, en azından milletin 300-500 bin lirasını davulcu parası gibi saçarak altınıza çektiğiniz makam arabaları, ya da küçük bir futbol sahası büyüklüğünde makam masalarınız, oturanın içine gömülüp kaybolacağı deri koltuklarınız kadar bu konuya önem verin ve gündem yapın.  (Bu arada; milletin 2,5 milyon lirasını makam odasına gömen Diyarbakır kayyumu “sen; değil ihale, değil secde etmek, başını Hacerül Esved taşına gömsen bunun hesabını veremezsin” )

Soğan ve patates vazgeçilmez ve yerine başka bir gıda ile ikame edilmesi mümkün olmayan iki önemli temel gıda maddesi.

Bunlar olmadan beslenme gerçekleşmez. Hatta patates zaman zaman bütün diğer gıdaların yerine ikame edilecek kadar değerli bir besin maddesidir. 

Bu iki ürünün diğer bir özelliği de neredeyse her iklim ve toprak çeşidinde herkes tarafından yetiştirilebilecek, küçük alanlarda yüksek miktarlarda elde edilebilecek ürünler olmalarıdır.

Yani çok özel koşullar istemiyor, yani bu ürünlerle ilgili hızlı ve kapsamlı politikalar oluşturmak mümkün. 

Bu iki ürün uzun yıllardan beri üretici açısından şans oyunu gibi 2-3 yıl para kazanamaz, hatta bazen çöpe döker, deposunda çürür bir de onu atmaya para öder. 

Ve çiftçi 3-4 yılda bir para kazanmak için bunu her yıl eker, bir nevi ekmek zorundadır.  

İlk defa bu sene hem soğanda hem patateste şimdiye kadar meydana gelen fiyat dalgalanmalarının en büyüğü yaşandı. Ani gelişen bir durum gibi görünse de geçen yılın bugünlerinde yapılan haberlere bakınca aslında bu krizin geçen yıldan bu yana bağıra bağıra geldiğini görüyoruz. 

Türk bürokrasisi ve siyaseti doğası gereği argo tabirle “yumurtanın kapıya dayanmasını” beklemiş. Mesele ortaya çıkınca konuya yabancı ve saray soytarılığı yapmayı huy edinmiş medya kameraları kapıp sağda solda depolara koşmuş, aldığı görüntüler yazılı medyada ve digital medyada haber yapılmış, meseleye “spekülasyon, vatan hainleri v.s” denilerek sorun halının altına süpürülmüştür.  

Haydi medya kendine biçtiği misyonu bu şekilde icra etti de gerçeği bilen Tarım Bakanlığı ne yaptı? 

Maalesef medyanın arkasına takılarak ikinci bir yanlış yapmış  (birincisi ön almamak, öngörememek) ve sorunun derinleşmesine neden olmuştur. 

Sonra bakıldı ki kazın ayağı öyle değil, sorun büyüdükçe büyüyor ve seçimler geliyor. Hemen TMO üzerinden ithalat silahı devreye sokuldu. Öncelikle şunu ifade edeyim ki; ithalat zorunluluk haline gelmişse ve kamunun geneline fayda sağlayacak ise yapılabilir, hatta yapılmalıdır.  

Burada kızılması, eleştirilmesi gereken ithalatın yapılması değil, eksik ve yanlış politikalar nedeniyle ithalata mecbur kalınmasıdır.

İthalat bir sonuç, politika/planlama ve icranın düzgün olmaması ise esas sorundur. 

Ve ithalatta da geç kalındı.

Fiyatlar aldı başını gitti.

Bürokrasi hızlı işletilemedi yaş sebzede TMO’nun kafası hububat/ bakliyat alımı gibi çalışınca soğan ve patateste ömrünün son demine gelmiş ürünler ülkeye ithal edilmek zorunda kalındı. 

Bir de bunun üzerine konunun aciliyeti düşünülmeden ağır koşullar ve detaylar eklenince ithal edilen malların bir kısmı antrepolardan halkın sofralarına getirilemedi. 

Ve fiyatlar daha da ileriye gitti soğan 10-12 liraya, patates 6-7 liraya geldi. 

Bu gecikme nedeniyle çok kritik önem taşıyan ithalat hamlesi ancak ülkede yeni ürün hasatının başladığı zaman gerçekleştirilebildi/gerçekleştiriliyor.  

Yeni çıkan yerli ürünler ile ithal edilip bürokrasi nedeniyle depolarda çürütülen ithal ürünlerden kalanlar aynı anda raflara çıktı, çıkmaya devam ediyor.  Her yıl yeni sezonla beraber gerileyen fiyatlar gerilemeye başladı soğanda hızlı bir gerileme olmazken patates kısa sürede 3 TL kadar düştü ve daha da aşağıya düşmesi bekleniyor. 

Adama demezler mi arkadaş biz bunu (ithalatı) peki neden yaptık?

Yerli ürünle aynı anda ithal ürünü pazara sokmak için mi? 

Neticede vatandaş pahalılığa mahkûm edildi, ülkenin kaynakları ithalata kullanıldı ve ürünlerin bir kısmı depolarda çürütülerek ithal eden firmalar zarara uğratıldı.

Görünen o ki;  6 aydır ülkenin önemli sıkıntısı haline gelmiş soğan, patates fiyatlarındaki dalgalanma konusunda devlet idaresinin basının uydurduğu “spekülasyon” lafının peşine takılması ülkede temel gıda alanında ciddi sıkıntılar yaşanmasına neden olmuştur. Gerekli ve önemli ithalat hamlesi zamanında ve etkin bir şekilde yapılamadığından bu hamle tam tersine ülkeye zarar verir hale gelmiştir.  

Lütfen ders alın. 

Bakın yeni bir sezona giriyoruz. 

Devletin bütün imkanları elinizde,  bilgi ve teknoloji çağındayız, sahayı ve global piyasayı takip edin ve olası sorunların önüne bugünlerden geçmeye yönelik hamleler yapın. Hadi devletin imkanları ve teknolojiyi kullanarak bu işin içinden çıkamıyorsunuz, o zaman Anadolu’nun orta ölçekli şehirlerinde feraset ve basiret sahibi geleneksel yöntemlerle ticaret yapan işinin erbabı dürüst insanlarla oturun bir çay için ve sorun;

“Ne olacak bu sene soğan, patates, nohut, fasulye, buğday, arpa… ?”