Kaç gündür yazıp çiziyoruz, gazeteci olarak kamu görevini yerine getiriyoruz ama amiyane tabirle kimseden tık yok!

80 milyonun hak ve menfaatini korumakla görevli olan Özelleştirme İdaresi, 'özelleştirme' adı altında 3,5 firmanın çıkar ve menfaatlerini koruyor.

Bunu da belgeleriyle ortaya koyduk.

Kaç gündür bekliyorum, ne hükümetten bir ses var ne de Meclis'ten!

Bu ülke bu kadar sahipsiz mi?

Kesinlikle sahipsiz olduğunu düşünmüyorum ve kamu fabrikalarını hileli bir şekilde birilerine devredenler er ya da geç hesabını vereceklerdir.

Şeker fabrikaları üzerinde nasıl bir operasyon çekildiğini ve kanunsuz bir şekilde nasıl birilerine devredildiğini(!) hatırlatmak için bir kez daha kısaca özetleyeyim…

Bor Şeker Fabrikası'nı Nisan ayında yapılan özelleştirme ihalesinde 336 milyon liraya satın alan Doğuş Gıda, bu fabrikayı 5 ay devralmıyor. Fabrika, 27 Eylül'de Bor Şeker A.Ş. diye bir şirkete devrediliyor. Bu şirket, 13 Eylül'de 50 bin lira sermaye ile kuruluyor. (336 milyon liraya alınan fabrika 50 bin lira gibi çok düşük bir sermaye ile kurulan bir şirkete devrediliyor!) Bu şirkete yüzde 51 pay ile Doğuş Gıda, yüzde 49 pay ile de DSL İnşaat ortak. Çoğunluk payın Doğuş Gıda'da olduğu kimseyi yanıltmasın, Bor Şeker A.Ş'de hiçbir söz hakkı bulunmuyor. İmtiyazlı hisse tamamen DSL İnşaat'ta ve Bor Şeker A.Ş'nin kontrolü de imtiyazlı hisseden dolayı DSL İnşaat'ın elinde.

Zaten 50 bin liralık sermaye ile kurulmuş bir şirkette çoğunluk hissenin kimde olduğunun ne önemi var?

Bu bile, bu ortaklığın 'hileli satışı' meşru göstermek için yapıldığını açıkça ortaya koyuyor.

Doğuş Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Karakan da zaten Bor Şeker Fabrikası'nı almadan sattıklarını teyit etmişti. Yani yüzde 51 pay sahibi olmalarına rağmen Bor Şeker A.Ş'yi sahiplenmemişti.

Görüleceği üzere, Bor Şeker Fabrikası kanunlara aykırı bir şekilde özelleştirme ihalesine girmeyen bir firmaya devredildi.

Resmen kanunlara aykırı bir şekilde yapılan hileli devri belgeleriyle ortaya koymamıza rağmen, Özelleştirme İdaresi konuyla ilgili hiçbir açıklama yapamadı.

Bor Şeker A.Ş. ise yaptığı açıklama ile 'yalan beyanda' bulunarak 'hileli satışı' meşru göstermeye çalıştı.

Şimdi soruyorum;

Özelleştirme İdaresi Başkanı Ahmet Aksu başta olmak üzere Doğuş Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Karakan ve Bor Şeker A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Emir Haktan Dişli, ihale şartnamesinde bir fabrikanın kimlere nasıl devredilebileceğini ve devredilen şirketle ilgili istenen 'kontrol şartının' ne demek olduğunu benden daha iyi biliyor.

Pekâlâ, nasıl oluyor da, 80 milyonun gözünün içine baka baka kanunlara aykırı bir şekilde yapılan bu 'hileli satışı' meşru göstermeye çalışabiliyorlar?

Özelleştirme İdaresi Başkanı Ahmet Aksu, 'hileli satışa' göz yumarak, kamusal yetkilerini birilerinin özel çıkarları lehine kullanmış olmuyor mu?

Bunlar belgeleriyle ortada dururken, Ahmet Aksu bundan sonra bulunduğu görevi nasıl ifa edebilecek?

Yapılan bütün özelleştirme ihalelerinde bu şaibe gündeme gelmeyecek mi?

80 milyon adına bu soruları sormak hakkımızdır diye düşünüyorum.

Şunu da belirteyim, eğer bizim yaptığımız haberlerde bir eksiklik olmuş olsaydı, çoktan haberlerimiz tekzip ettirilmiş, hakkımızda da Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuştu.

Ancak Özelleştirme İdaresi, Doğuş Gıda ve Bor Şeker A.Ş, 'hileli ve kanunsuz satışta' çok kötü yakalandıkları için konunun fazla 'deşelenmesini' istemiyorlar.

Onun için bizim haberlerimiz karşısında 'üç maymun taktiğini' uyguluyorlar.

Yoksa haberlerimizi mahkemeye taşısalar, yaptıkları 'hileli satış' ve 'yalan beyanları' mahkeme kararlarıyla da tescillenmiş olacak.

Onlar üç maymun taktiğini uygulasalar da 80 milyonun gözünün içine baka baka yalan beyanda da bulunsalar 'hak' eninde sonunda yerini bulacak, bundan da hiçbir şüphem yok.