Eğer bu ülkede kanun ve nizam varsa Bor Şeker Fabrikası’nın biran önce devlete geri devredilmesi gerekiyor.

Açık ve net söylüyorum, hatta Özelleştirme İdaresi’nden bir babayiğit varsa çıksın bu fabrikanın usulüne uygun bir şekilde özelleştirildiğini açıklayabilsin… 

Ama açıklayamazlar… 

Çünkü bu fabrika, Özelleştirme İdaresi’nin görevden alınan eski Başkanı Ahmet Aksu, Doğuş Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Karakan ve Dişli ailesi arasında artık nasıl bir gizli pazarlık yapıldıysa, ihale şartnamesine aykırı bir şekilde öyle devredildi! 

Sadece Bor Şeker Fabrikası değil, geçtiğimiz yıl yapılan özelleştirmelerde birçok suiistimaller yapıldı ama bunların hiçbir sorgulanmadan üstü örtüldü!  

Neden örtüldü, kimler nasıl bir kazanç sağladı bunların hepsi zamanla ortaya çıkacaktır ama özelleştirmelerle şeker fabrikaları büyük bir bilinmezin içine sürüklendi. 

Mesela hesap sorulamayan (!) üstün yetenekli Özelleştirme İdaresi eski Başkanı Ahmet Aksu, sessiz sedasız görevden alınmıştı! Ancak bu görevden alma öyle böyle bir şey değildi! Düşünsenize Ahmet Aksu gibi itibarlı ve çevresi geniş bir bürokrat (!) görevden alındığını Resmi Gazete’den öğreniyor ve önce isim benzerliği diye inanmak istemiyor! 

Aslında bu durum bile yukarılarda şeker özelleştirmelerinde nasıl bir şeylerin döndüğünü bize anlatıyor. 

Zaman ve fırsat buldukça bu konuları yazmaya devam edeceğiz. 

Dünkü haberimiz üzerine Bor Şeker Fabrikası’nın Genel Müdürü Emir Dişli aradı. Bor Şeker Fabrikası’nın kanunlara aykırı bir şekilde devredildiğini kendisine de aynen söyledim. Emir Dişli de bizim konuya hâkimiyetimizi görünce bu konunun üzerinde pek durmak istemedi. 

Şeker fabrikasına önemli yatırım yaptıklarını, üretimi artırmak için çiftçilerle görüştüklerini, devlet ve millet adına güzel işler yapmak istediklerini, fabrikaların devletteyken daha hantal olduğunu ancak özelleştirilince daha verimli çalışmaya başladıklarından bahsetti. 

Ancak dünkü haberimizi kastederek, bu tür haberlerin kendilerini yıprattığını söyledi.  

Emir Dişli, vakitlerinin birçoğunu Bor’da geçirdikleri için kalabilecekleri bir yer yapmak istediklerini, buranın atıl vaziyette olduğunu, bu şekilde ıslah ederek kendilerine bir yer yaptıklarını ve sendika binasının bulunduğu yeri bir yıllığına kiraladıklarını kaydetti. Şeker fabrikasının arazisinin satış ihalesine de girmeyi düşünmediklerini belirtti. 

Emir Dişli, üretim konusunda kendince haklı olabilir, gerçekten bu fabrikada üretim ve verimliliği artırmak gibi niyetleri vardır. Ancak buradaki iyi niyet şeker fabrikalarında yaşanan usulsüzlükleri ortadan kaldırmaz. 

Eğer bu ülkede yasa ve kanunlar varsa bu herkes için geçerli olmalı ve siyasi gücünüz de olsa devletin fabrikası hülle yapılarak birilerine satılmamalı ve devletin arazisinin üstündeki bir binayı da yıkarak kendinize havuzlu villa yaptırmamanız gerekiyor. 

Emir Dişli, havuzlu villayı yaptıkları araziyi bir yıllığına kiraladıklarını söyledi. Şimdi böyle bir açıklamayı ne ben samimi bulurum ne de bir başkası! Hiç kimse bir yıllığına kiraladığı bir yere böyle para harcamaz! 

Eğer burası gerçekten kiralanarak yapıldıysa, Özelleştirme İdaresi arazinin satış ilanında yapılara ait bilgilerde havuzlu villayı neden göstermedi? Artık o yerde sendika binası olmadığı halde neden sendika binasıyla ilgili bilgiler verilerek, havuzlu villa gizlenmeye çalışıldı? 

Şimdi bunların hepsi normal bir süreç mi? 

İşin özeti, Bor şeker fabrikasının devriyle birlikte başlayan süreçte, kamu vicdanını sızlatan birçok unsur varken, bu yapılanları normal bir işlemmiş gibi görmek/göstermek birilerinin vicdanını rahatlatabilir ancak bu olanları milletin kabul etmesi mümkün değildir.