Türkiye`de küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin özel bir yeri vardır. Çünkü koyun ve keçiler verimsiz meralarla nadas, anız ve bitkisel üretime uygun olmayan, başka türlerin yararlanamadığı alanları değerlendirerek et, süt, yapağı, kıl ve deri gibi ürünlere dönüştürülebilme yeteneğine sahiptirler.

Türkiye küçükbaş hayvan varlığı bakımından dünyada önde gelen ülkelerden bir olmasına karşılık hayvan başına sağlanan verim açısından beklentileri karşılamaktan uzaktır. Ancak ülkemizin ekolojik koşulları küçükbaş hayvancılığa uygun olup; hayvansal ürünlerin başta AB ülkeleri olmak üzere dış pazarlarda rekabet gücünün yüksek olduğu da bir gerçektir.

DÜNYADA KÜÇÜKBAŞ HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Küçükbaş hayvancılık azgelişmiş ülkelerde yoksul çiftçiler için önemli bir geçim kaynağıdır. Son 30 yılda dünyada keçi sayısı iki katına çıkarken, koyun varlığında önemli bir değişme olmamıştır (Tablo 1).

FAO verilerine göre dünya koyun varlığının %45`i (526 milyon baş) Asya kıtasında bulunmakta; bu kıtayı 325 milyon baş ile Afrika (%28), 130 milyon baş ile Avrupa (%11), 106 milyon baş ile Okyanusya (%9) ve 85 milyon baş ile Amerika (%7) kıtaları izlemektedir.

Asya kıtası %59 ile en fazla keçiye sahip kıta konumunda olup; Asya`yı %35 ile Afrika, %4 ile Amerika, %2 ile Avrupa ve %0,4 ile Okyanusya kıtaları izlemektedir.

2013 yılı verilerine göre; 185 milyon baş koyun ile Çin, dünya koyun varlığının %15`ine sahiptir. Bu ülkenin ardından %6,5 ile Avustralya ve gelmektedir. Türkiye yaklaşık 29,3 milyon baş koyun ile 10. sırada yer almaktadır.

Çin 183 milyon baş keçi ile dünya keçi varlığının %18`ine sahiptir. Çin`in ardından Hindistan ve Pakistan gelmekte; Türkiye 9,2 milyon keçi varlığı ile dünyada 22. sırada yer almaktadır.

Dünyada yılda yaklaşık 1 milyar koyun ve keçi kesilmekte ve 14 milyon ton et üretilmektedir. Koyun eti üretiminde Çin, Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiltere önde gelen ülkelerdir. Koyun sütü üretiminde Türkiye yıllık 1,1 milyon ton süt ile Çin`den sonra 2. sırada yer almakta ve dünya üretiminin %10`unu gerçekleştirmektedir (Tablo 2).

TÜRKİYE`DE KÜÇÜKBAŞ HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Türkiye küçükbaş hayvancılığı; büyük oranda düşük verimli yerli ırklardan oluşan popülâsyonu, ağırlıklı olarak otlatmaya dayalı besleme koşulları ve sınırlı girdi ile üretimin hedeflendiği ekstansif bir yapıya sahiptir. Sektörün bu özelliklerine; işletmelerin küçük ve cılız bir yapıya sahip olması, girdi temini, ürün pazarlama ve değerlendirme olanaklarının yetersizliği, buna bağlı olarak üreticinin pazar fiyatından düşük pay alması, üretimin büyük ölçüde geçimlik olarak yapılması da eklenebilir (Ertuğrul ve ark., 2010).

Ülkemizdeki yerli koyun ırkları Akkaraman, Morkaraman, Dağlıç, İvesi, Kıvırcık, Karayaka, Sakız, Tuj, Güney Karaman olarak sayılabilir. Bunların yanı sıra Kangal Akkaramanı, Herik, Hemşin, Gökçeada, Norduz, Çine Çaparı, Karya, Pırlak, Karakaş gibi çok sayıda ırk, tip, yerel tip, varyeteden söz etmek olanaklıdır (Ertuğrul ve ark., 2009).

Küçükbaş hayvancılık işletmelerinin işletme kapasitesine göre işletme ve hayvan varlığı dağılımı Tablo 3`te verilmiştir. Tabloda görüldüğü gibi işletmeler %26,9 ile 51-100 baş hayvanı olan işletme büyüklüğü grubunda yoğunlaşmıştır. 500 başın üzerinde hayvana sahip işletmelerin oranı yalnızca %1,8`dir.

1990 yılında 40 milyon başın üzerinde koyun ve 10 milyon baş dolayındaki keçi sayısı zaman içerisinde önemli ölçüde kan kaybına uğramış, 2010 yılı başında neredeyse yarıya azalmış; 2010 yılından itibaren alınan tedbirlerle yeniden artmaya başlamıştır (Tablo 4).

Türkiye`nin koyun ve keçi varlığının tarımsal bölgelere göre dağılımı Tablo 5`de gösterilmiştir. Koyun varlığının en yoğun olduğu bölgeler %18,7 ile Ortadoğu, %16,8 ile Güneydoğu ve %12,2 ile Ege bölgeleridir. Keçi varlığının yaklaşık %40`ı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde iken %25,5`i Akdeniz, %12,4`ü Ege bölgelerinde yer almaktadır.

Türkiye`de Koyun ve Keçi Eti Üretimi

2013 yılı itibariyle kırmızı et üretiminin %87,3`ü sığırlardan, %10,3`ü koyunlardan, %2,4`ü ise keçilerden karşılanmıştır. Kişi başına yıllık koyun eti tüketimi 1990`lı yılların başında 2,3 kg iken, 2013 yılında bu rakamın 1,3 kg`a düştüğü görülmektedir.

Türkiye`de Koyun ve Keçi Sütü Üretimi

Türkiye`de üretilen sütün büyük bir bölümü sığırlardan karşılanmaktadır. 2013 yılında 18,2 milyon ton olan süt üretiminin %6`sı koyunlardan, %2`si keçilerden sağlanmıştır. Son 30 yıllık dönemde sağılan hayvan başına yıllık ortalama süt verimi koyunlarda 49 kg`dan 77 kg`a; keçilerde ise 57 kg`dan 105 kg`a yükselmiştir.

Türkiye`de Koyun ve Keçi Derisi Üretimi

Yıllar içerisinde değişmeler olsa da, ülkemizde koyun ve keçi derisi üretimi 1990`lı yılların başlarına göre son yıllarda önemli ölçüde azalmıştır. TÜİK verilerine göre 2013 yılında 5 milyon koyun, 1,3 milyon keçi derisi üretilmiştir.

Türkiye`de Yapağı Üretimi

TÜİK verilerine göre ülkemizde 1990`lı yılların başında 1,5 kg olan koyun başına yapağı verimi son yıllarda bir miktar artış göstererek 1,8 kg`a yükselmiştir. Koyun varlığımızın %6,5`ini oluşturan Merinoslardan koyun başına ortalama 3,1 kg yapağı elde edilmektedir.

Küçükbaş Hayvansal Üretim Dış Ticareti

Türkiye`nin 2010-2014 yılları arası canlı küçükbaş hayvan ithalatı Tablo 8`de verilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi 5 yıllık dönemde 2,2 milyon baş hayvan ithal edilmiştir.

KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIĞIN TEMEL SORUNLARI

Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin sorunlarının bir kısmı tarımın genel sorunlarından kaynaklanmaktadır. Sorunlar daha çok yetiştirme ve sağlıkla ilgili olmakla birlikte, önemli bir kısmı besleme ve yemleme ile yakından ilişkilidir.

Damızlığa ilişkin Sorunlar

Türkiye`deki koyun ve keçi ırkları genelde verim düzeyleri düşük ırklardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan merinoslaştırma çalışmaları bırakılmış, değişik kurumlar tarafından geliştirilen yeni ırk ve genotipler yaygınlaştırılamamıştır. Günümüzde küçükbaş hayvan yetiştiricileri kaliteli damızlık hayvan bulmakta zorlanmaktadırlar.

Yem ve Besleme Sorunları

Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde en büyük maliyet kaynağı yemdir. Ancak koyunların tükettikleri yemlerin %70-80`i mera, otlak ve yayla gibi doğal alanlardan karşılandığı için yem giderleri diğer çiftlik hayvanlarına oranla daha düşüktür. Öte yandan keçiler koyunlara göre daha dik, dağlık ve ormanlık alanlardaki meraları iyi bir şekilde değerlendirebilmekte, otlar kuruduğunda, çalı formundaki bitkilerin yapraklarından da yem olarak etkin bir şekilde yararlanmaktadır (Ak, 2013).

Küçükbaş hayvanların beslenmesine ilişkin sorunlara bakıldığında öncelikle kaliteli kaba yem açığı sorunu öne çıkmaktadır. Türkiye`de kaliteli kaba yem, çayır ve meralar ile yem bitkileri üretimi olmak üzere iki kaynaktan sağlanmaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke yüzölçümünün %56`sını (44 milyon ha) oluşturan çayır-meraların oranı günümüzde %19`a (14,6 milyon ha) gerilemiştir (Ertuğrul ve ark., 2010; TÜİK 2014a). Ülkemizde mera alanlarının azalmasının başlıca nedenleri, bu alanların işlemeli tarıma açılmasının yanı sıra erken ve aşırı, başka bir deyişle kontrolsüz ve bilinçsiz otlatmadır.

Kaba yem kaynaklarından bir başkası olan yem bitkileri ekim alanlarının tarla alanlarına oranı 2012 yılı itibariyle %9,1`e, yem bitkileri üretimi ise 34,4 milyon tona ulaşmıştır (TÜİK, 2014a).

Ülkemizde kaba yem açığının kapatılabilmesi için yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir (Hanoğlu, 2014);

  • Çayır ve meraların zamansız, aşırı ve düzensiz otlatılması engellenmeli, ıslahı üzerinde ciddiyetle durulmalıdır.
  • Meraların tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları bitirilerek münavebeli otlatmaya geçilmelidir.
  • Ekim nöbeti içerisinde yem bitkilerine yer verilmelidir.
  • Anız atıkları hayvan yemi olarak değerlendirilmelidir.
  • Sertifikalı yem bitkisi tohumu için verilen teşviklere devam edilmelidir
  • Yem bitkileri üretiminin artırılması için hububat ve endüstri bitkileri ile rekabet güçleri artırılmalıdır.
  • Yem bitkileri ekiliş alanlarını artırmak için ekiliş alanlarına göre desteklerin kademeli olarak artırılması gereklidir.
  • Silajlık yem bitkisi yetiştirme ve silaj yapımı konusundaki teşvikler artırılmalıdır.
  • Balya silajı yapımı gibi yeni kaba yem muhafaza yöntemleri yaygınlaştırılmalıdır.

Örgütlenmeye İlişkin Sorunlar

Günümüzde küçükbaş hayvan üreticilerinin kurdukları birlikler üyelerini eğitecek, bilinçlendirecek, sorunlarını dile getirecek düzeyde olmayıp; çoğu devlet desteğiyle ayakta durmaktadır.

Küçükbaş Hayvan Ürünlerine Olan Talebin Düşüklüğü

Son yıllarda oyun etinin diğer et türlerine göre kolesterol içeriğinin yüksek olduğu, dolayısıyla kalp damar hastalığı olan bireyler için uygun olmadığına ilişkin görüşler yaygınlaşmıştır. Oysa yapılan çalışmalar kolesterol içeriği yönünden çeşitli türlerin etleri arasında önemli bir farklılık bulunmadığı ortaya koymuştur (Ward ve ark., 1995; Chizzolini ve ark., 1999)

Öte yandan yapılan çalışmalar kuzu etinin kalp ve damar dostu olarak nitelendirilen konjuge linoleik yağ asidi açısından sığır ve kanatlı etlerinden daha zengin olduğu ortaya konulmuştur. Bu nedenle pek çok gelişmiş ülkede sağlıklı beslenmenin gereği olarak, kuzu etinin öğün içerisinde yer almasının gerektiği vurgulanmakta, tüketici öğününde sınırlı miktarda da olsa kuzu eti bulundurmaya çalışmaktadır (Ertuğrul ve ark., 2010). Ancak ülkemizde küçükbaş hayvan ürünlerine olan talep henüz yeterli düzeyde değildir.

Çoban Sorunu

Meraya dayalı olarak yapılan küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde çobanlar önemli bir görev üstlenmektedir. Ülkemizde köyden kente olan göçün artmasıyla birlikte kırsalda genç nüfus sayısı hızla azalmaktadır. Kırsalda kalan gençler ise zor ve zahmetli bir uğraş olan çobanlığa yeterince ilgi göstermemektedirler (Koyuncu, 2012).

Barınaklara ilişkin Sorunlar

Hayvan barınaklarının tasarımındaki temel amaç; hayvanları uygun olmayan çevre koşullarından koruyarak yüksek verim elde etmek için uygun yaşama ortamı sağlamak, rasyonel bir yemlemeye olanak sağlayarak gerekli işgücünü minimum seviyeye indirmektir. Ancak ülkemizdeki küçükbaş hayvan barınaklarının büyük çoğunluğu hayvan refahına uygun olmayan ilkel yapılar olup; bu yapılarda yüksek verim düzeyindeki hayvanların barındırması mümkün değildir.

Desteklemeye İlişkin Sorunlar

Küçükbaş hayvan yetiştiricilerine verilen destekler rakamsal olarak artırılmasına karşın büyükbaş hayvancılık desteklerine göre düşük kalmıştır. Destekler girdi maliyetleri dikkate alınarak gözden geçirilmelidir.

Türkiye`nin hayvancılıkta ithalatı her geçen yıl artarken, hayvancılık sektörüne yönelik desteklerde ise geçmiş yıllarda olduğu gibi önemli bir artış yapılmadı. Tam 6 yıldan beri hayvancılıkta en geniş kesimi ilgilendiren anaç sığır desteği artırılmıyor. 2015 yılında da anaç sığırda hayvan başına yılda bir kez 225 lira destek verilecek. Hayvancılığın temel hammaddesi olan yem bitkilerinde de hiç bir artış yapılmadı. Bunun yerine çok az sayıda üreticiyi ilgilendiren manda yavrusuna( malak) desteği ilk kez bu yıl uygulanacak. Geçen yıl hayvan başına 300 lira olan büyükbaş besi desteğine bu yıl kararda yer verilmezken, koyun ve keçi başına ödenen 20 liralık destek 2 liralık artışla 22 liraya çıkarıldı. Kalkınma bölgelerinde geçen yıl uygulamaya başlanan besi desteği ise artırılmadı. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu Projesi(DAP), Konya Ovası Projesi(KOP), Doğu Karadeniz Projesi(DOKAP) kapsamındaki illerde besi materyali üreten yetiştiricilere anaç sığır başına 350 lira, buzağı başına ise 150 lira destek verilecek. Geçen yıl olduğu gibi en az 300 küçükbaş hayvanı olana yılda bir kez 5 bin lira Sürü Yöneticisi(çoban) İstihdamı Desteği verilecek.

Sözkonusu raporun PDF'si devamda...