Ulusal Fındık Konseyi, 2014 Yılı Fındık Raporu'nu yayımladı. Raporda fındık sektörüne ilişkin çarpıcı “Üretim”, “Ticaret” ve “Yapısal” sorunlar tespit edildi. Rapor fındık sektörünün “alarm” verdiğini, acil önlem alınmazsa kısa ve orta vadede ciddi sorunların ortaya çıkacağını gösterdi.

Birim alandan alınan ürün miktarının her geçen sezon düştüğüne vurgu yapılan raporda, tarım arazilerinin kullanılmaz duruma geliniyor olmasına; yanı başımızdaki ülkelerde fındık plantasyon alanlarının genişletilmesi hevesinin ortaya çıkmasıyla, orta ve uzun vadede bu ülkeler, bizim pazarımızda ürün pazarlıyor olacaklarına vurgu yapıldı.

İşte o raporda çarpıcı tespitler:

FINDIKTA VERİM DÜŞÜYOR
Birim alandan aldığımız ürün miktarı her geçen sezon düşmektedir. Başka bir değişle; verimlilik düşmektedir.

TARIM ARAZİLERİ KULLANILMAZ DURUMA GELİYOR
Tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmüş olması, zaman içinde hane halkının geçim haddini idame ettiremeyecek seviyede ürün elde edilmesi gibi bir doğal sonuç ortaya çıkardı. Fındıkla geçinemeyen üreticiler “göç” etmek zorunda kalınca, bu defa, geride kalan arazilerin gerektiği gibi bakımı ve etkin zirai mücadele yöntemleri söz konusu olamadı.
Arazilerin bölünmesinin engellenmesi gibi ve “Arazi Bütünleştirilmesi” ve “Tarım İşletmeciliği” gibi modern yöntemlerin hayata geçirilmesini teşviki ve tedbiri sağlanmalıdır.

KOMŞU ÜLKELERİN İŞTAHINI KABARTIYOR
Fındıkta yaşanan istikrarsız fiyat trendi, rakip ülkeleri teşvik ve tahrik etmektedir. Bu gün 13-14 TL seviyesinde olan müstahsil fiyatlarının yanı başımızdaki ülkelerde fındık plantasyon alanlarının genişletilmesi hevesini ortaya çıkardığı da bir gerçektir. Orta ve uzun vadede bu ülkeler, bizim pazarımızda ürün pazarlıyor olacaklar ve ortaya çıkan büyük resim şu olacaktır; pazardan aldığımız pay küçülecek, daha etkin rekabet etmek zorunluluğu doğacaktır.

ÜRETİM POTANSİYELİ 10 MİLYAR DOLAR OLABİLİR
Dünya üretimi ve ticaretinde lider olduğumuz fındık gibi bir üründen elde ettiğimiz gelir yaklaşık 2 milyar dolardır. Bu rakam tarım ürünleri toplam ihracatı içinde, diğer tarımsal ürünlerin gelirlerine göre en büyük payı ifade etse de, dünya gerçeğiyle kıyasladığımızda oldukça küçüktür. Bu türden kıyaslamaları yaparken gelişmiş ekonomiler referans alınmalıdır. Gelişmiş bir ekonomide, bizdeki gibi üretim ve ticaretinde “tek tabanca” olunan bir üründen elde edilecek gelirin 2 milyar doları aşamayacak seviyede kalmayacağı muhakkaktır. Türkiye bu gün 10 milyar dolarları konuşuyor olmalıydı ve bu potansiyel de mevcuttur.

AB ÜLKELERİ ENGEL ÇIKARIYOR
Şu bilinen bir gerçektir ki; fındık için hâkim ve klasik pazarımız AB ülkeleridir. Bu ülkelere fındık ihracatımız sırasında dönem dönem tarife dışı engellemelerle karşılaşmakta ve itibarsızlaştırma politikalarına maruz kalmaktayız. Aflatoksin iddiaları bunlardan biri olup; gelecek yıllarda buna benzer başka engellerle karşımıza çıkaracakları tecrübeyle sabittir. Ticaretimizi sekteye uğratan bu türden engellemelerle karşılaşan ihracatçılarımızı koruyan etkin bir müessese ve yaptırım yoktur. Sorunlar, o ülkelerin mevzuatlarıyla çözülmeye çalışıyor ve bu süreçte ciddi zararlar söz konusu olabiliyor.

ÇİKOLATA SANAYİİ TEŞVİK EDİLMELİ
Ar-Ge teşvik edilmeli, ürün çeşitliliğine dayalı üretim modeline geçilmelidir. Fındıktan kat ve kat gelir elde etmemiz, yüksek katma değer kazandırılmış ürün elde etmekle mümkündür ve Türkiye yüksek katma değer kazanmış ürünleri üretebilme potansiyeline sahiptir. Dev bir pasta olan dünya çikolata sektöründen henüz payımızı alabilmiş değiliz. Çikolata sanayi teşvik edilmelidir.

KANUN GEREKLİ
Fındığın üretiminden ticaretine ve hatta tüketimine kadar tüm konuların yer aldığı kapsamlı bir “fındık kanunu” çıkarılmalıdır.

LİSANSLI DEPOCULUK OLMALI
Gerek “Arz Fazlası” dönemlerde gerekse “Arz Noksanı” dönemlerinde ortak sorun ya da durum “Stok”'tur. Fındıkta bir “Stok Kontrol Sistemi” mevcut değildir. Lisanslı Depoculuk pilot uygulamaları bir takım sebeplerle istenildiği gibi olmadı ve sonlandırıldı. Konu yeni baştan ele alınmalı, sistemin aksayan yanları objektif olarak tespit edilmeli ve çözümü noktasında samimi irade sergilenerek Lisanslı Depoculuk hayata geçirilmelidir.

DESTEKLEMELER POPÜLİST OLMAMALI
Fındıkta yapılmakta olan ve bundan sonra da yapılması muhtemel tarımsal desteklerin temelinde verimliliği ve kaliteyi artıracak bir felsefe olmalıdır. Popülist destekleme modellerine meyil edinilmemeli ve tarımsal destek hazineye yük getirecek bir zarar kalemi olmamalıdır. Türkiye, yıllarca bu popülist desteklerin bedelini ödemek zorunda kalmıştır.

“KALİTELİ FINDIK” İDDİAMIZ TESCİLLENMELİ
Fındıkta ciddi bir envanter sıkıntısı vardır. Üretimden ticarete kadar, her aşamada referans alınacak, bilimsel esaslara dayalı bir envanter mevcut değildir. Türk Fındığının dünyanın en kaliteli fındığı olduğu iddiamız bilimsel olarak ispatlanmış değildir. Fındığımızın gen yapısını çözmüş, bir marka tescili yaptırmış ve/veya coğrafik işaret tescili yaptırmış değiliz.

FINDIK REKOLTE TAHMİNLERİ ZARAR VERİYOR
Sektördeki en kadim kavga “tahmini rekolte” üzerinedir. Fındık sektöründeki tarafların nerdeyse tamamı kendi metotlarıyla rekolte tahmini yapmaktadır. Bu sayede 4-5 ayrı tahmini rakam ortaya çıkabilmektedir. Rekolte tahminleri fiyata etki edecek bir faktör olarak görülürken resmen spekülasyon aracı olarak kullanılmakta/kullanılmak istenmektedir. Bu karmaşa fındık ticareti yaptığımız ülkelerce de izlenmekte ve bizim için ciddi bir prestij kaybına sebep olmaktadır.

FINDIĞINDA ORGANİĞİ OLUR
Dünya “Organik Tarım” ve “İyi Tarım” alanlarına kayarken ve bu alanlarda ciddi destekler söz konusuyken, fındık gibi milli ve stratejik özelliklere sahip bir üründe bu yönde bir meyil olmaması ya da yeterli düzeyde olmaması bir sorundur.

SONUÇ:
Üretim boyutunda; devlet destekleri devam etmelidir.
Ticaret boyutunda; rekabeti olumsuz etkileyen ve maliyetleri arttıran faktörlerin ortadan kaldırılmalıdır.
Yapısal boyuttaysa; fındık sektörünün tamamını kapsayacak, külliyatlı bir fındık kanunu hazırlanmalıdır.