Ekonomide yaşananlara kriz demeden mümkün olduğunca Dünya’da da durum böyle diyerek savunma yapmaya devam ediyorlar.

Hiç öyle kıyısından köşesinden değil direkt ortasından geçerek şunu söylemek istiyorum.

Sorunlar çözülemeyince ve sorun yumağı çığ gibi büyümeye devem ettiğinde önce temel politika ret etmek oluyor, yok canım öyle bir sorun nereden çıkartıyorsunuz demeyi politika sanıyorlar.

Sorun morun yok herkes halinden memnun memur, sanayici, çiftçi, işçi halinden memnun abartmaya gerek yok diyerek savunmaya devam ediyorlar.

Nasıl sorun yok diyenlerin sayısı artıkça ret politikasından vaz geçip bu seferde Dünya’da olup bitenleri gösterip, Dünya’da işler daha kötü diyerek, halinize şükredin diyerek savunmalarını küreselleştiriyorlar.

Orman yangınları devam ederken de bu taktik uygulandı.

Yangınlarla başa çıkamayınca dünyada ki en iyi yangın savunması bizde diyenler bir anda dünyadan yardım isteyip, canım dünya da her yıl bu kadar orman yanıyor ABD’de bilmem kaç gün sürüyor Avusturalya’da aylarca yangınlar sürdü diyerek kabahatlerini örtmeye çalışıyorlar.

Bu arada Türk Hava Kurumu'na atanan kayyumun istifa mücadelesi iki aydır sürüyor.

Ne hikmetse mahkeme istifasını kabul etmiyor!

Zorla görevde yani sizin anlayacağınız.

İngiltere’de ki akaryakıt krizini şoför bulanmamasını ortaya atıp kriz tüm Dünya’da var diyerek hiçbir önlem almamalarına küresel bir kılıf uyduruyorlar.

Hani Almanlar bizi kıskanıyordu?

‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ teorisi çöktü, bununla beraber maliyet dengesi de çöktü.

Reel ekonomik politiği ve Dünya’da olup bitenleri maalesef anlamamanın bedelini ödüyoruz.

Pandemi sonrası gıda enflasyonu kapıda, tarımsal girdi maliyetleri döviz kuru karşısında dizginlenemiyor, kur artışının önüne bir set çekin, dolara bu denli bağlı bir ülkenin maliyetleri pandemi sonrasında yükselen gıda enflasyonu karşısında alım gücü düşük insanımızda derin yaralar açacak desekte, ekonomi yönetimimiz sadece izlemeyle yetindi.

Şimdi akaryakıt, gübre, tohum, ilaç dörtlüsü dolar ateşi ile yanmaya kavrulmaya devam ediyor.

Sonra her sabah ve akşam haberlerinde, 'tarlada 1 TL olan nasıl olurda markete 5 TL' diyerek resmin tamamını değil de işlerine gelen kısmıyla yapılan haberleri izlemeye devam ediyoruz.

486 adet olan tarım kredi kooperatif marketine 1000 tane daha eklemek suretiyle de bu durumun üstesinden geleceğiz.

Düşünün enflasyon ile savaş halindeyiz en güçlü stratejimiz ve yol haritamız bu.

Orta ve küçük çaplı esnafa bayilikler verilerek kooperatif marketleri sayısı artırılacak.

Tarım kredi kooperatif bayi olanlara KOOP MARKET ya da KOOP GROS, orta ölçekli tarım kredi kooperatif bayilerine KOOP MARKET, bu marketlerin sanal platformlarda ki isimlerinin ise KOOP GEL, KOOP SANAL olması bekleniyor.

Geçilmeyen yol ve köprülere, uçak uçmayan havalimanlarına verilen müşteri garantisi bu marketlere verilecek mi bilmiyorum ama piyasadan daha ucuza satacağız diyerek yola çıkılırsa oluşacak kamu zararını hazineden yine bizim vergilerimizle ödedikten sonra ucuza almamış olacağımızın bilinmesini isterim.

Bir de gıdada ombudsman birimleri oluşturularak kamu denetçiliği kapsamında bir nebze gıda savcıları oluşturulacak.

Gıda enflasyonu ile gıda savcıları mücadele ederken döviz kuru ile kimler mücadele edecek onu ayrıca merak ediyorum.

Huzurlu ve güvenli bir ülkenin sokaklarında mahalle bekçilerinin ne işi var demek ne kadar doğal ise bu bekçilerin olmasının huzur ve güvenlik açığından kaynaklandığını söylemekte o kadar doğal.

Madem kamu adına denetçilik ile bu işlerin üstesinden gelmek mümkün o zaman ben kamuoyu adına şu teklifi yapmak istiyorum.

Maliyet denetçiliği yapan ombudsman’lık birimleri kurulsun ve bu birimler Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde görev yapmak suretiyle çiftçinin üretim maliyetlerini denetleyerek daha ucuza ürün ekmeklerini ve hasat etmelerini sağlasınlar.

Yıllık olarak her ürünün maliyetlerinde ki değişimleri raporlasınlar, böylece üretenin ürettiği ürün tarlada kaça mal edildiğini hepimiz öğrenmiş oluruz.

Tarım ürünlerinin fiyatı açıklanırken denetçilerin raporları dikkate alınarak fiyatlandırılma yapılırsa belki çiftçinin alın terinin değeri ödenebilir.

Madem bu işe köklü bir çözüm aranıyor o zaman zincirin ilk halkası olan çiftçinin üretim maliyetleri denetlensin ve hakkı olanı alacak olan çiftçi ile başlansın.

Burada ki tek endişem maliyetler açıklanırken, reel enflasyon %40 iken %19 açıklayan TÜİK pozisyonuna düşmeleri!