2018 yılının hemen başlarında şeker fabrikalarının özelleştirilmesine yönelik milli ve yerli olmayan bir karar alınarak kamuoyuna duyurusu yapıldı.

Ne deniyordu bu duyuruda...

'Şeker fabrikaları zarar ediyor, bu zarar devletin sırtında bir kambur ve bu kambur yaratan fabrikalardan bir yıl içinde satarak kurtulacağız.'

Cargill, hazırladığı raporla Türkiye'de şeker pancarından üretilen şekerin fiyatının dünya piyasasının üzerinde olduğunu, özelleşmenin Türkiye için iyi olacağını iddia ederek şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin en büyük destekçisiydi.

Peki, satılacak bu fabrikaların yerini kim alacaktı?

Nişasta bazlı şekerin %82'sini üreten ABD'li Cargill firması!

Bursa'da üretim tesisleri olan bu firma koca Türkiye'nin üretim gücü olan şeker fabrikalarının yerini almaya hak kazanan yerli ve milli kuruluşumuz olarak atanmıştı.

Gazetemiz dâhil az çok bu işin ne denli hassas bir konu olduğunu bilen sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler bu özelleştirmelere karşı duruşlarını ortaya koysalar da hükümet aldığı özelleştirme kararından taviz vermeden tek tek fabrikaları satmaya devam ediyor.

Vatandaşa ''Parası olan köprüden geçsin'' denildiği gibi, parası olana şeker fabrikaları satılmıştı.

HALEN özelleştirme kapsamında 25 şeker fabrikası, 5 makine fabrikası, 1 elektromekanik aygıtlar fabrikası,1 tohum fabrikası ve 1 şeker enstitüsü bulunuyor.

Bunlardan 12 şeker fabrikasının resmi olarak satışı gerçekleştirildi.

Bugün isyan eden pancar üreticisi o gün neredeyse özelleştirmenin haklı olduğunu savunarak ''Zarar ediyorsa devlet tabi satacak'' anlayışının yılmaz savunuculuğunu partizanca kaygılarla yapmaktan da geri kalmıyordu.

Şimdi gelelim özelleştirmeye karşı durup haklı çıkanların, ben haklı çıktımından ziyade mağdur olan çiftçinin isyanına kim kulak verecek?

İşte tam burada tarım bakanı acaba bu mağduriyete bir ses verir mi? Diye düşünesi geliyor insanın. Et krizine; tavuk ve balık yiyin, diyerek çözüm üreten sayın bakanımızın şeker pancarı üreticisine vereceği cevabı duyar gibiyim!

Alın teri ile üreten, toprağını ekmek zorunda olan insanımızın hor görülüp, emeğinin karşılığını alamamasına artık bir son verilmeli. Yoksa her bayram koşarak gittiğimiz köylerimizden geri dönerken beraberimizde getireceğimiz bunu da; Deden üretmiş, Nenen yapmış diyeceğimiz bir mirasımız kalmayacak torunlarımıza.

Biz yanlışa yanlış demeye devam edeceğimiz gibi, bu yanlıştan geri dönülecek bir çıkış kaldıysa da köylünün mağduriyetinin önüne geçilerek zor günler geçiren Anadolu insanına yardımcı olacak çözümler için halen çarelerin var olduğuna inanıyoruz.

Yerli ve Milli üretimden geriye sadece Millet Bahçeleri kalsa da çözüm her daim bu milletin elinde olamaya devam edecek.