Bizi takip edenler bilirler, belgesiz bir konunun haberini yapmayız. Kendimi bir tarafta bırakıyorum, o zihniyetteki bir gazeteci zaten Millî Gazete’de barınamaz. Bunun aksini düşünen varsa çıksın karşımıza, Allah rızası için bunun hesabını sorsun bizden.

Uzun bir süredir tarım sektörünü takip ediyorum. Bu konuda da hiç mütevazılık yapmayacağım. Tarım sektöründe gizli kapaklı olup biten birçok gelişmeyi Türkiye, Millî Gazete sayesinde öğreniyor. Bu haberlerin yapılmasında, yayınlanmasında Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş’ın doğru habere verdiği değer ve gazetenin ilkeli yayın politikasının da önemli bir payı var.

Yaptığımız haberlerde de temel önceliğimiz, kamu adına denetim görevini yerine getirmektir. Hele hele tarım sektöründe bu denetim görevi büyük anlam ifade ediyor.

Çünkü çiftçiler ürettikleriyle bütün ülke insanının gıdasının temin edilmesine vesile olurken diğer taraftan da toplumun en sahipsiz ve en çaresiz kesimini oluşturuyor. Bu çelişki bile buradaki denetim görevinin ne kadar hayati önem taşıdığını gösteriyor.

Çiftçinin hak ve menfaatini korumaya yönelik yaptığımız haberlerde de kişi ve kurumları karşımıza aldığımızın farkındayım.

Bundan rahatsız değilim ancak bizi susturamayanların, satın alamayanların, bizi itibarsızlaştırmak için her türlü iftira ve hakaretlerle saldırıya geçmelerini de üzülerek izliyorum. Şahsıma yönelik yapılan iftira ve hakaretleri bizi yıldırmaya yönelik yapsalar da asıl hedefleri olayları kişiselleştirerek, yapılan haberleri değersizleştirmeye çalışıyorlar.

Önce bu iftiralarını kulağımıza gelecek şekilde ortalıkta dillendiriyorlar!

Aldırış etmediğimizi görünce bizi, bize değer veren insanlara şikâyet ediyorlar!

O da yetmezmiş gibi Twitter’da üç tane troll hesap açarak aylarca her türlü alçakça saldırıyı yaptılar!

Hatta bizi akıllarınca köşeye sıkıştırmak için telefonlarımızı bile dinlettirmekten geri durmamışlar!

Kanunsuz ve büyük bir suç olmasına rağmen yaptıkları telefon dinlettirmesini troll hesaplardan yayınlamaktan bile çekinmediler!

Yani bu arkadaşların gözü bu kadar kararmış!

Onları da geçtim, kapanan Bereket TV’nin sahibi Halil Kasap, benim bu vatandaşı ne görüşmüşlük ne de tanışmışlığım var.

Bu vatandaş, Tarım Kredi Kooperatifleri eski genel müdürü Ayhan Karayama döneminde yaptığımız haberlerden rahatsız olmuş olmalı ki, kendi sosyal medya hesabından benimle ilgili akla hayale gelmeyecek iftiralarda, hakaretlerde bulunmuştu.

“Ben Saadet Partili etiketli bayat bir gazeteciymişim”,

“Tarım Bakanlığı’nda mesleğini kötüye kullanmayı yaşam tarzı haline getirmiş birkaç tekne kazıntısı bürokratlardan edindiğim bilgilerle ona buna şantaj yapıp 20 bin lirayı cebe indiren şantör, yani pavyon şarkıcısıymışım”!

Hatta bu arkadaş daha da ileriye giderek Ayhan Karayama ile oturmuş, benim için pazarlık yapmış; Karayama’ya; “Milyonları yönetiyorsun, bu basit yav… 20 bin atıver, şerrinden emin ol” demiş!

Karayama da, “Olmaz, binlerce çiftçinin milyonları onlar, elimi dahi süremem, ne yazarsa yazsın” demiş!

İşin ilginci, Karayama da bu paylaşımın altına yorum yaparak bu iftira ve hakaretleri teyit etmişti!

Ayhan Karayama, bizim için; “Beni herkes layıkıyla tanıyormuş! Benim kirliliğimi deşifre ettiği için biz kendisine iftira atarak saldırıyormuşuz!”

Sanki 15 Temmuz darbe girişiminden iki gün sonra yandaş bir firmanın yapacağı hayvan ithalatına sermaye yapması için Tarım Kredi Kooperatifleri’nin 3 milyon Euro’su hiçbir teminat alınmadan gönderilmemiş gibi...

Bunun hiçbir haber değeri yokmuş gibi...

Sözde bu eski yönetici benim kirliliğimi deşifre ettiği için kendisine iftira atarak saldırmaktan bahsediyor!!!

Görüyorsunuz değil mi; ortada skandal şaibeli bir işlem var ancak sözde eski yönetici bunu kişiselleştirerek olayın üstünü nasıl örtmeye çalışıyor!

İşte tam da ben de bunu anlatmaya çalışıyorum.

Bu ve bunun gibi kişiler, olayları şahsileştirerek, sanki ortada haberlik bir durum yokta, biz belli bir husumetten dolayı bunları yaptığımız algısı oluşturmaya çalışıyorlar! 

Kendisinin görevdeyken yaptığı şaibeli işlemleri görmeyen bu vatandaşlar, sırf bunları haber yaptığımız için bizim 'kirliliğimizi deşifre etmekten' bahsedebiliyorlar!

Hey Allah’ım, sen aklıma mukayyet ol…

Acaba bizim bir 'kirliliğimiz olsa' kimsenin cesaret edemediği bu haberleri yapabilir miyiz?

Bunu dahi akledemiyorlar... 

Kendilerini çok akıllı, milleti de aptal zannediyorlar herhalde!

Neyse, ben de 'Kimmiş bu pavyon şarkıcısı bir öğrenelim' diye savcılığa Halil Kasap hakkında suç duyurusunda bulunmuştum. 

O da ne?

Bizimle ilgili en ağır hakaret ve iftiranın yapıldığı sayfa her haliyle bu vatandaşa ait olmasına rağmen vatandaş, 'bu sayfa bana ait değil demiş!' 

Yani sosyal medyada bizim hakkımızda esip gürleyen bu vatandaş, cumhuriyet başsavcılığına yaptığımız suç duyurusunda nedense bu cesareti gösterememiş!

Savcı da; 'İyi de kardeşim senin makamında çekilmiş özel fotoğraflarına varasıya kadar bu özel paylaşımları kim yapıyor o zaman?' diye sormayı unutmuş herhalde...  

Zaten savcının korkusundan olsa gerek yaptıkları bu paylaşımı da hemen sayfadan silmişler! 

Savcı da herhalde; ‘Müslüman’ın sözüne itibar edilir’ gerekçesinden olsa gerek Kasap’ın beyanını doğru kabul edip kovuşturmaya gerek olmadığına karar vermiş!

O zaman biz de savcı gibi düşünerek sayfanın asıl sahibi her kim ise ona bir çift sözümüz var;

Karşımıza çıkma cesareti gösteremeyecek kadar zavallı ve müfterisiniz!

'Pavyon şarkıcısı' kimmiş en azından herkes görmüş oldu...