Yerküre yaratılıp insana hazır hale getirildi. İnsan yeryüzünde bütün canlılarla birlikte yaşamaya başladı. Canlılar hallerinden memnun yaşamlarını sürdürüyorlardı. Doğal yaşamda tam bir denge hakimdi.

Bu ekolojik dengede her canlı görevini yerine getiriyordu. Yaşam bu şekilde devam ederken canlılar sadece doğal olaylardan etkileniyordu. İnsanın toplu yaşama geçmesi, tarımın başlaması ve sanayileşme ile birlikte doğal yaşamda; insanın lehine diğer canlıların aleyhine değişiklikler meydana geldi.

Bu değişikliklerden bitkiler ve hayvanlar zarar görmeye başladı. Aslında oluşan yaşam biçiminden en büyük zararı insan gördü. Kısaca insan kendini yok etmektedir. Milyonlarca insanın birlikte yaşamaya başlaması, kalacak yer sorunu da beraberinde getirdi. İnsan ev yapmak için doğada en güzel yerleri seçti.

Canının istediği yere ev yaptı! Doğayı ve ekoloik dengeyi ve yaratılış hikmetini hiç düşünmedi.

İnsan; yapmış olduğu bu değişiklikten diğer canlıların nasıl etkileneceği hiç hesaba katmadı. Her şey insan içindi. İnsan kendisini her şeyin sahibi ve her şeye hükmeden yerkürenin sahibi olarak gördü. İnsanın yerkürede ne kadar yaşama ve kullanma hakkı varsa diğer canlılarında o kadar hakkı vardır. İnsan kendisine verilen bazı özelliklerini kullanarak diğer canlıların haklarını yok sayarak istediği gibi hareket etme hakkına sahip değildir.

İnsan başı boş bırakılacağını mı sanıyor? Kainatın içindeki varlıkların hepsi bir amaç için yaratılmıştır. Gök, yer ve bu ikisi arasında olanlar oyun olsun diye yaratılmadı. Bütün varlıklar kendilerine mahsusu özellikleri ile verilen görevleri yerine getirirler.

Güneş bir saniye bile geri kalmadan kendine çizilen yörüngede yoluna devam eder. Bazı dengeleri değiştirmeye insanın gücü yetmez. Gücü yetse onu da değiştirmeye kalkar. İnsan yaptığı eylemlerden sorumlu tutulur. İnsanın birlikte yaşama ve barınma ihtiyacından şehirler oluşturmuştur. Şehirleşme doğal hayat üzerinde çeşitli tahribatlar yapmıştır.

Bu tahribatlar;

Doğаl yaşam alanlarının yеrlеşіm alanlarına dönüşmesi.

Yanі doğal tabiat üzerindeki еtkisi... Planѕız kentleşme sоnun da verimli tarım arazilerini yеrlеşim alanlarına dönüştürüldü. Zaten az olan verimli tarım arazileri yok oldu. Tarım arazileri azalınca milyonlarca insanı beslemek için yeni tarım arazilerine ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyaçta doğal yaşam alanlarının tarım arazisine çevrilmesi ile karşılandı. Ormanlar, ovalar, vadiler ve sulak alanlar yok edildi. Hayvanlara ait уаşаm аlаnlаrı bozuldu veya yok oldu.

Sonuç olarak; İklim değişti. Bazı hayvan türleri nesilleri tükendi. Bazı türlerde olma tehlikeѕi ile karşı kaldı.

Aşırı doğal kaуnak çıkarımı...

Büyüyen şehіrlerde genellikle yerel alanlardan sаğlаnаndаn daha fazla kaynağa ihtiyaç vardır. Bu yüzdеn şehirler sadece kendі sahalarından değіl, kеndilеrindеn çok uzakta bulunan doğal kaynakları da çıkarıp tükеtmеktеdіr. İnsanın ev yapmak için ihtiyacı olan taş, kum gibi maddeleri ve kömür, demir gibi ihtiyacı olan çeşitli madenleri doğadan karşıladı. Bu madenler aşırı tüketildiği gibi bu madenlerin çıkarıldığı doğal yaşam alanları da hızla yok oldu. Bu madenler çıkarılırken kullanılan teknoloji doğaya zarar verdi. Çevreye verilen zarardan dolayı birçok canlı türü yok olmakta veya sayıları azalmaktadır.

Atıkların doğal yaşama etkisi...

Milyonlarca insan tüketerek doğaya zarar verdiği gibi ürettiği birçok atık ile doğal yaşamın dengesini bozarak ekolojik dengeye büyük zarar vermektedir. Örnek olarak sadece katı atıkları depolamak için şehirlerin yakınındaki çöplüklere bakmak doğayı ve çevremizi nasıl bozduğumuzu görmemiz için yeterlidir. Sıvı atıkları derelere göllere ve denize vererek dereleri, gölleri ve denizleri kirlettik. Biyoloik, kimyasal, radyoaktif atıklarla doğal yaşam alanlarını nasıl bozduğumuz, yok etiğimizin ve sonra temizlemek için ne kadar uğraştığımız hepimizin şahit olduğu durumdur.

Gürültü kirliliği, hava kirliği, çevre kirliliği, şehir içi ve şehirler arası yollar, elektrik, köprüler... Yüksek katlı binaların canlılara nasıl zarar verdiğimizin hepimiz farkındayız. Bizim farkına varmadığımız bozduğunuz, yok ettiğimiz veya kirlettiğimiz doğal yaşam alanlarında ki canlıların neslinin tükenmesi ve azalmasıdır. Nesli tükenen ve azalan hayvanların topluma etkisi hemen fark edilmez. Etkisi uzun zaman sonra fark edilir.

Bu etkileri ortadan kaldırmak veya etkisini azaltmak için çok ekonomik güce ve uzun zamana ihtiyaç duyulur ama yinede eski haline döndürülemez. İnsan kendi yaşam alanına müdahale edilmesini istemez. Evine kendisinden izinsiz girilmesini istemez ve izinsiz eve girip bir eşya alan kişinin aldığı eşyaya ihtiyacı olsa da cezalandırır.

Cezalandırma hakkına sahiptir. İnsan binlerce canlının yaşam alanı olan yerleri kendi ihtiyacı olanları alarak o canlıları yok etmesinin hiçbir karşılığının olmadığımı zannediyor.

İnsan hem alarak doğal dengeyi bozuyor hem de vererek doğal dengeyi bozuyor. İnsan kendi evine kimsenin zarar vermesini istemiyor, hakkı olmadığını söylüyor ve kabul ediyorsa kendisi de diğer canlıların yaşama hakkına saygı göstermek zorundadır.

Site içinde bir dairesi olan insan bu daire benim diyerek evinden site bahçesine katı ve sıvı atıklarını atsa ne olur? O kimseyi siteden atarlar. Atıkları değil fazla gürültü yapsa bile önce uyarılır sonra siteden uzaklaştırılır. Niye uzaklaştırılır? Çünkü sitede yaşamanın kuralları vardır. Bu kurallara uyması gerekir.

İnsanın yaşadığı (evde, okulda, trafikte, çarşıda, hastanede, parkta, ceza evinde, askerde) her yerde kural varda diğer canlıların yaşadığı doğal hayatta kural yok mu?

Tabi ki var...

Doğa insana verdiğini ve insanın doğadan kuralsız aldığını geri alır. Doğanın verdiklerini geri alışı insana çok acı verir. Bu geri alışın adı felaket veya doğal afettir.

Doğal afet ve felaketler gelmeden bütün canlıların haklarına saygı gösterelim.

Ekolojik dengeyi bozacak eylemlerden kaçınalım.