Türkiye'de kimin hayvancılık yapacağına Ziraat Bankası'nın karar verdiğine dikkat çeken Düvebank Genel Müdürü Bekir Yıldız, bundan dolayı hayvancılık işiyle uğraşan müteahhit sayısının arttığını söyledi. Hayvancılığı teşvik etmek için ayrılmış kaynakların, ziraatle hiçbir ilgisi olmayan müteşebbislere aktarılmasının da yüksek maliyetli hayvancılığı teşvik ettiğine işaret eden Yıldız, “Hayvanın müteahhitte, meranın köylüde olduğu bugünün rasyonel olmayan üretim şartlarında tabiidir ki kırmızı et de fakirin sofrasına bayramdan bayrama uğrayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Düvebank Genel Müdürü Bekir Yıldız, Milli Gazete'ye hayvancılıkta yaşanan temel sorunlarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Yıldız'ın yaptığı değerlendirmenin satırbaşları şöyle:

Hayvanlarımıza spor yaptırmadan insanlarımızı besleyemeyiz!

“Bir yerde çözülmesi gereken bir problem varsa, önce sorunu analiz edip isabetli bir teşhis ortaya koymak gerekir. Başarılı bir tedavi ancak doğru teşhisten sonra mümkün olabilir.

2010 yılından beri gündemden düşmeyen kırmızı et fiyatları Türkiye hayvancılığında bir arıza olduğunu söylüyor. Reçeteyi yazanlar şimdiye kadar başlıca iki tedavi uyguladılar. Bunlardan birincisi hayvan ve et ithal etmek; ikincisi ise üretime giderek daha fazla destek vermek. İthalatı tedavi değil pansuman saymalı. Bu durumda elimizdeki tek tedavi üretime verilen desteğin artırılması oluyor. Ancak tatbik edilen bu tedavi ile bir türlü netice alamadığımıza göre teşhisimizde bir hata olmalı.

Kimin hayvan yetiştireceğine banka karar veriyor!

Bize göre teşhiste gözden kaçan en önemli hususlardan biri son yıllarda hayvancılığı kimin yapacağına Ziraat Bankası'nın karar verir hale gelmesi. Son yıllarda hayvancılığa sağlanan en önemli destek Ziraat Bankası eliyle kullandırılan 'indirimli faizli' (sübvansiyonlu) krediler. Bu kredilerden yararlanarak yeni hayvancılık işletmesi kurmak veya mevcut işletmesinin kapasitesini yükseltmek isteyenler Ziraat Bankasının kapısını çalıyor.

Banka kredi başvurularını değerlendirirken kullandıracağı kredinin karşılığında alabileceği teminatların kalitesine bakıyor. Sorun da tam burada başlıyor. Çünkü zirai kredi başvurularında ziraatle ilgisi olmayan varlıklar daha sağlam teminat olarak kabul ediliyor. Bu durumda doğal olarak bu krediler ziraatin dışından gelenlerin erişimine daha açık oluyor. Hayvancılıkta giderek daha fazla müteahhit görmemiz tesadüf değil.

Hayvanı müteahhit beslese olmaz mı?

Hayvancılığı teşvik etmek için ayrılmış bir kaynağın, Bankacılığın kendi dinamikleri içinde, bizim amacımızın hilafına, ziraatle hiç ilgisi olmamış müteşebbislere aktarılması yüksek maliyetli hayvancılığı teşvik ediyor. Çünkü ucuz kredinin cazibesiyle ziraatin dışından sektöre gelen müteşebbisler, barınağı, hayvanı, mesleki bilgi ve beceriyi, yemi, işgücünü, kısaca her türlü üretim vasıtasını yüksek maliyetler ödeyerek temin etmek zorunda kalıyorlar.

Müteahhitler eti yüksek maliyetle üretiyor

Bu nedenle başlıktaki sorumuzun cevabı menfi: Hayır, hayvancılığı müteahhitler yapmamalı. Çünkü onlar yaparsa eti yüksek maliyetle üretmiş oluruz. Bu iş çiftçinin işi olarak kalmalı. Bunun için de zirai kredilerin mutlaka kırsalda yaşayan, toprağa ve suya yakın yaşayan, tarım-hayvancılığı bir yaşam biçimi olarak benimsemiş çiftçilere aktarılması gerekiyor. Aksi halde zirai üretime ve hayvancılığa verilen kredi desteği arttıkça yüksek maliyetli bir üretim şeklini teşvik etmiş, son ürün olan kırmızı etin fiyatını da kendi elimizle yükseltmiş oluyoruz. Sonra da işler sarpa sardıkça, elimizde fener, spekülatör avına çıkıyoruz.

Hayvanlar spor yapmalı!

Faruk Çelik'in Tarım Bakanlığı döneminde Türkiye, hayvancılık deseni bakımından, kabaca iki ayrı bölgeye ayrıldı. Otuz civarında il Damızlık Düve Merkezi kabul edilirken yine otuz küsür il de Mera Hayvancılığı Yetiştirici Bölgesi olarak tanımlandı. Her iki bölgede de farklı özelliklere sahip dişi hayvan satın almaları belirli ölçüler ve kaideler içinde Bakanlık tarafından destekleniyor.

İyi niyetli bir çaba. Ancak hayvancılığı tarımın dışından gelen müteşebbisler yaptığında Ardahan'da da Kırşehir'de de entansif hayvancılık yapılıyor. Entansif, yani dört duvar arasında, hazır ve pahalı girdiye dayalı şehir hayvancılığı. Çünkü köye (yaylaya) dışarıdan gelecek müteahhidin meradan yararlanması mümkün değil.

Damızlık Merkezleri-Yetiştirici Bölgeleri baştan ölü doğdu

Meraların kullanım ve tahsisi ile ilgili mevzuatımızı değiştirsek bile kırsal kültürümüz müteahhidin (yabancının) meradan yararlanmasına müsade etmiyor. Netice? Toprak ve mera ile hayvanların arasına mesafe girmesine yol açan hatalı zirai kredi politikamız yüzünden, Bakanlığın yaptığı ve mera varlığını baz alan 'Damızlık Merkezleri-Yetiştirici Bölgeleri' ayrımı daha baştan ölü doğdu.

Hayvanları mera ile buluşturmalıyız

Hayvancılık politikamız hayvanları mera ile buluşturmalı. Hayvanlarımızı kapalı barınaklarda tutmak yerine dışarıda spor yapmalarını sağlamalıyız. Hayvanın müteahhitte, meranın köylüde olduğu bugünün rasyonel olmayan üretim şartlarında tabiidir ki kırmızı et de fakirin sofrasına bayramdan bayrama uğrayacaktır. Ne demiştik? Önce doğru teşhis, sonra tedavi."

TARIMDAN HABER