Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Zafer Karaer, veteriner hekimlik mesleğiyle ilgili olarak dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. 

Değerli Okur,

Bugün mesleğin içinde bulunduğu durumu içine sindiremeyen, vicdanen rahatsız olan, ayrıca bugüne gelmesinde sorumluluk hissiyle hareket eden bir meslektaşınız olarak; kötü gidişe dur diyebilmek adına yapılması gerekenleri kendi penceremden anlatmaya çalıştım. Elbette eksikler vardır, ters düşülen fikirler vardır.. Ancak amacım sadece mesleğin bugünkü durumdan, layık olduğu 1980 ler öncesi değer ve itibarının iade edilmesidir. Selam, sevgi ve saygılarımla.. 

YETER ARTIK!

Kötü gidişe dur diyecek kimse yok mu? 

Dünyanın en eski ve en itibarlı mesleklerinden biri olan veteriner hekimlik, ülkemizde özellikle 1980 darbesinden sonra, gerek ilgili bakanlık bünyesinde var olan veteriner işleri genel müdürlüğünün (Tüm il ve ilçelerdeki veteriner işleri müdürlükleri) lav edilmesi ve ziraat işleri genel müdürlüğü ile birleştirilip veteriner adının kaldırılması; il ve ilçe tarım müdürlükleri haline getirilmesi, gerek üniversitelerde yine darbe ürünü YÖK’le birlikte yok edilen özerklik ve siyasete alet popülist anlayışla; plansız alt yapısız, öğretim üyesiz fakültelerin art arda açılarak meslek eğitim-öğretiminin kalitesinin düşürülmesi ve gerekse son yıllarda fakülte dekanlıklarına veteriner hekim olmayan akademisyenlerin atanması sonucu veteriner hekimlik 1980 darbesinden sonra, en çok darbe gören mesleki alan olarak her geçen gün değer ve itibar kaybetmiştir.. 

Maalesef halen kaybetmektedir.. 

Bu kötü gidişe dur! Diyecek kimse yok mu?

Yıllar önce yazdığım, açık erişimli “Kendini Arayan Meslek Veteriner (Hekim??) lik başlıklı makalede de değindiğim gibi temel sorun HEKİMLİKTİR.. Ama maalesef bugüne kadar ne mecliste, ne bakanlıklarda, ne de üniversitelerde hekimlik kazanımı ile ilgili mücadele verilmiştir ve verilmektedir. 

Aynı bakanlık çatısı altında bulunduğu için rakip olarak hep ziraat mühendisliği mesleği görülmüş, son yıllarda buna gıda mühendisliği, su ürünleri yetiştiriciliği, hatta son düzenleme ile orman mühendisliği meslekleri ilave edilmiş cephe genişlemiştir..

Aslında bu anlayış yanlıştır, adı geçen mesleklerle mesleğimiz veteriner hekimliğinin ilişkisi, diğer mesleklerle mühendisliklerle, mimarlıkla, sosyal alan meslekleri ile olan ilişkinin ötesinde değildir. 
Bizim rakibimiz sadece kendimizle olmalı ve mücadele alanımızda sadece hekimlik olmalı.. Bugüne kadar olduğu gibi böyle devam ederse ki; Öyle görülüyor.. Korkarım! Veteriner hekimlik öğrenimi yeni kurulan Gıda ve Tarım üniversitelerinde bir bölüm olarak yer alacak!.. 

Oysa rakip olarak gördüğümüz, Don Kişot misali mücadele ettiğimiz bu mesleklerle ilişki insan hekimliği ve diş hekimliğinde olduğu gibi sadece hekimlik düzeyinde olmalı, örneğin beslenme hastalıkları, metabolizma hastalıkları, genetik hastalıkları, gıda ile geçen hastalıklar gibi. 

Bırakalım beslenmeyi, yetiştirmeyi, gıda üretmeyi, biz diyetisyen değiliz, mühendis değiliz, biz 6343 sayılı kanunla hekimlik hakkını kazanmış hekimiz.... 

Ürünlerin sağlıklı olup olmaması noktasında biz olmalıyız, hayvan sağlığı ve insan sağlığı noktasında biz olmalıyız, zoonoz hastalıklar noktasında biz olmalıyız.. Bunun için mücadelemizi bu yönde üniversitelerde ve bakanlıklarda vermeliyiz.. 

Üniversitelerde mücadelemizi fakülte isminden başlayarak yapabiliriz. Bunun için sayın dekanlarımız bir araya gelip, fakülte isminin “Veteriner Hekimliği Fakültesi” olarak değiştirme yönünde üniversite ve YÖK’te girişimde bulunmalıdır.. 

Bu konuda meclis, bakanlık bürokratları, konsey ve diğer sivil toplum örgütlerinden destek alınmalıdır. Üniversitede yapılacak ikinci husus, hekimlik dersleri temel derslerle birlikte bilhassa preklinik dersler ve klinik dersler teorik ve pratik saatler itibarı ile arttırılıp, müfredat yenilenmelidir.. 

Bugünkü uygulamada haftada 4 saat teorik klinik ders, bazı preklinik derslerde haftada 1 saat teorikle ve az sayıda pratikle gerçek anlamda hekimlik nosyonu verilememektedir. Yine beslenme, yetiştiricilik ve hayvansal ürün üretimi teknolojileri ile ilgili dersler asgari de tutulmalıdır.. 

Yani diyetisyenlik ve mühendislik dersleri azaltılmalıdır. Fakültelerde üçüncü düzeltilmesi gereken durum ise diğer hekimlik alanlarında olduğu gibi fakülteye girişte taban puan getirilmelidir. Bugün 70 bin ile 200 bin aralığında öğrenci alınmaktadır. Bu da kaliteyi düşürmektedir. 

Dördüncü bir konu ise dekanlık gibi mesleğin her türlü gidişatından sorumlu, mesleği yüceltme noktasında ve mesleğin geleceği üzerinde söz sahibi mevkilere, diğer hekimlik fakültelerinde olduğu gibi sadece ve sadece veteriner hekim akademisyenler atanmalıdır.. Yani ziraatçiler, fen edebiyatçılar atanmamalıdır. 

Bakanlıklarda ise öncelikle veteriner hekimlerde diğer hekimler statüsünde sağlık bakanlığına bağlı olarak görev yapmalıdır. Veteriner hekim istihdam eden diğer kamu kurumlarında diğer hekimlerin sahip olduğu tüm haklar veteriner hekimlere de verilmelidir.. 

İnsan ve hayvan sağlığının bir bütün olduğu düşünülerek, ülkede sağlık politikalarının üretilmesinde veteriner hekimlerde masada diğer hekimlerle eşit haklara sahip olmalıdır. Tarım Orman bakanlığında istihdam edilecekse, 1980 öncesi olduğu gibi ayrı bir genel müdürlükte yeniden teşkilatlandırılmalı ve diğer hekimler gibi hekimlik haklarından yararlandırılmalıdır.. 

Bu günkü gibi il, ilçe tarım müdürlüklerinde büyük çoğunluğu ziraatçi olan ve belki günümüzde aralarına ormancının da katılacağı müdürlerle veteriner hekimliği mesleğimiz ancak bugünkü durumda olur, bu durumda yarınların daha karanlık olacağı kesindir. 

Serbest veteriner hekimliği ise çok az bilgi sahibi olduğum için, çok fazla bir şey yazamayacağım.. Ancak bizzat yaşadığım 2 olayı kısaca yazarak, ülkemizde serbest veteriner hekimliği anlayışının kısmen ne olduğunu anlayabiliriz.. 

Bu olaylardan ilki suni tohumlama ücretlerini %20 oranında azalttığını yetiştiricinin cep telefonlarına atan veteriner hekim, ikincisi ise üst üste 3 kez gittiğim ilaç deposunda, sorumlu veteriner hekime rastlamadım, ancak orada çalışanla konuşmam esnasında gelen bir koyun yetiştiricisi, 50 koyunu için parazit ilacı istedi, oradaki şahısta 10 kutu ilacı yetiştiriciye verdi, neye göre bu ilacı verdiğini sorduğumda ise kendisinin 20 yıldır bu işi yaptığını ve veteriner hekimden daha iyi bildiğini söyledi.. 

Bu iki olay bilhassa taşrada serbest veteriner hekimliği yansıtması ve mesleki itibarı zedelemesi ve de mesleki etik bakımından hoş değildi.. 

Bana göre mesleki itibarı ve değeri düşüren bir diğer konuda muayenehanede ilaç satılması, kedi, köpek mamaları satılması, hayvan aksesuarları satılması gibi günümüz hekimliği ile çok bağdaşmayan durumlardır.. 

Sonuç olarak üniversite, bakanlıklar ve serbest veteriner hekimliği ile ilgili mesleğin içinde bulunduğu durum ve çıkış yollarını yazmaya çalıştım.. 

Elbette eksiklikler olabilir, ancak kendi açımdan öncelikler ve yapılması gerekenleri yazmaya çalıştım.. 

Anlaşılacağı gibi mücadele cephesi çok geniş, birlikteliğe şiddetle ihtiyaç var. Bu mücadelede dekanlıklar, bakanlıklar ve tabii ki meclis, konsey, odalar, dernek hepimizin bir araya gelip bütün olmamız gerekir.. 

Yoksa dekanlıklarda dekanlar, bakanlıklarda bürokratlar, mecliste meslektaş milletvekilleri, konsey, oda ve dernek başkanları mücadelelerini koltuk için değil, daha ileri görevlere basamak için değil meslek için vermelidirler.. 

Çünkü o koltukları meslek onlara mesleği daha iyi yerlere getirmesi için vermiştir.. Selam sevgi ve saygılarımla..