Toplu yaşama geçen insan; çevresini tanımaya doğadaki denge ve gücün farkına varmaya başladı.

Fıtratı gereği teslim olacağı gücü ve çevresini yaratanı aramaya başladı.

Güneşi, ayı, dağı, denizi, gölü, ovayı, çeşitli bitkileri, farklı özelikteki hayvanları yaratan; Geceyi, gündüzü, yağmuru, karı, rüzgârı düzenleyen, hesabında hiç şaşmayan mükemmel yaratıcıyı ve bu sisteme yön veren rabbini aramaya koyuldu.

İnsan daha önceden yaratıcısını biliyordu ve onun rabliğini kabul etmişti.

Yaratıcı insanları peygamberleri ile insanın rabbine verdiği sözü hatırlattı.

Bazı insanlara bu uyarılar ulaşmayınca ve insanların bazıları uyarıları dikkate almayarak yaratıcıya ortak koşmaya başladı.

Güneş, ay ve gökyüzündeki cisimlere ve farklı gördüğü, yaratıkları yaratıcıya ortak koştu.

İnsanlar çeşitli neden ve özelliklerden dolayı canlı cansız yaratıkları kutsallaştırdılar.

Hayvanları da kutsallaştırdılar.

İnsanlar hayvanları çok farklı nedenlerden dolayı kutsallaştırdılar.

Hayvanlar doğadaki denge ve gücün bir parçası olduğundan;

Yeryüzünü güçlü bir filin ve öküzün başı üzerinde durduğuna inandı.

Hayvanların ekonomik değeri olduğundan;

Hayvancılık ile uğraşan toplumların topluluk arasında saygınlığı artar ve tanrılarına daha fazla kurban edebildiği için toplumda yer edinmesi kolaylaşır.

Hayvanları Totemleştirdikleri;

Totemleştirilen hayvan bütün topluluğu temsil eder.

Bu hayvan kesinlikle öldürülmez. Aşiretin her ferdi, totem ruhunun bir parçası kabul edilir.

Birçok doğu toplumunda Kaplumbağanın kabuğunun yeryüzünü ve gökyüzünü simgelediği kabul edilir. Kabuğun üst yüzü gökyüzünün, alt yüzü yeryüzünün sembolleri kabul edilir.

Japonya da kaplumbağa sadakatin ve uzun yıllar süren mutluluğun simgesi olarak görülür.

Hindu dinini kutsal kitabında “İnek gökyüzüdür, inek topraktır' sözü yer alır. İneğin kutsallığı süt vermesi ve sütten tereyağı gibi bazı ürünlerin yapılması. Hintliler süt ve süt ürünlerini tanrının insanlara sunduğu nimetler olarak görür.

Eski mısırda en çok ilgi gören hayvan kedidir. Mumyalanmış kediler bulunmaktadır.

Kedileri öldüğünde bütün aile yas tutar ve kirpiklerini keserlerdi.

Kediler ambarlarına musallat olan fareleri yakalayarak buğdayları korumuşlardır.

Arıyı, timsahı da kutsallaştırdılar.

Her tanrı kendine bir simge buluyordu. Güneş tanrısı Horusun simgesi de şahindi.

Yunan tanrılarının çoğu hayvan biçimindeydi.

İnek, baykuş, keçi ve at suratları kullandılar.

Kuşlar uzak yere gidip geri gelme imkânına sahip bu hayvanlar da eski çağlarda yerini alıyorlardı. Tanrılara beyaz tavuk ve horoz kurban ediliyordu.

Leylekler de kutsal kabul edilen kuşlardandır.

Ortadoğu, Mezopotamya ve Asya'da yaşayan toplumlarda ve Türkler de; ejderha, yılan. kurt, kartal, at, geyik, dağ keçisi – oğlak, boğa, inek, pars gibi hayvanlar kutsal sayılmıştır.

Yukarda verilen örneklerde görüldüğü gibi insanı yaşadığı zaman ve çevreye göre her topluluk kendine göre bir veya birkaç hayvanı gücünden, sağladığı faydadan veya hayvanın farklı yaşamından dolayı kutsal kabul etmişlerdir. Yaratıcıya ortak koşmuşlardır.

Bu kutsallıktan bütün hayvanlar nasibini almıştır.