TBMM'de basın toplantısı düzenleyen CHP'li Orhan Sarıbal, Türkiye'nin dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticisi ve ihracatçısı ülkelerinden birisi olduğunu söyledi. Sarıbal, Ege ve Marmara bölgelerinden yapılan zeytincilik yaklaşık 750 bin ailenin geçim kaynağını oluşturduğunu, Aydın, İzmir, Muğla, Balıkesir, Manisa ve Çanakkale üretimin gerçekleştiği başlıca iller arasında olduğunu belirterek, “TÜİK verilerine göre; zeytin dikim alanı 837 bin hektar olup; 2014-2015 hasat ve üretim yılında, 165 bin ton zeytinyağı üretiminin değeri yaklaşık 600 milyon dolardır" ifadesini kullandı.

Sarıbal, şunları kaydetti:

“Hükümet 17 Mayıs 2017 tarihinde 'Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı'nı TBMM Başkanlığına sunmuştur. Görünürde bu Kanun Tasarısı ile üretim ve yatırımın önündeki engellerin kaldırılması hedeflenmektedir. Ancak Kanun Tasarısında yer alan zeytinlik ve meraların kullanımına yönelik değişiklik teklifi ülkemiz tarımı açısından endişe verici hükümler içermektedir. Söz konusu tasarıda 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 20'inci maddesi'nin değiştirilmesi yeniden gündeme getirilmektedir. Kanun Tasarısının gerekçesinde Zeytincilik Kanununun 20'inci maddesinin değiştirilme gerekçesi; zeytincilik faaliyetleri ile sanayi yatırım alanlarının çakışması halinde hem zeytin sahalarının zarar görmemesi hem de sanayi yatırımlarının ekonomik bakımdan değerlendirilmesine imkân tanınması olarak belirtilmektedir. Bilindiği gibi, zeytinciliğin geleceği açısından kaygı ile karşılanan bu Kanun Tasarısının benzerleri, bundan önce 6 defa gündeme gelmiş, ancak Mecliste reddedilmişti.

O Saha Zeytinlik Sayılmayacak

Halen yürürlükte olan 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu'nun 9'uncu maddesinde 'dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt Kanun Tasarısının 2'inci maddesine edenlere kredi verilir' denilmektedir. Buna karşılık Kanun Tasarısının 2'inci maddesinde ise bir dekar alanda en az on beş kültür çeşidi veya yabani zeytin bitkisi bulunmuyorsa o yer 'zeytinlik saha' sayılmamaktadır. Öncelikle Ege Bölgesi'nde parsel büyüklüğü çok büyük olan arazilerin, zeytinliklerin bulunmadığını hatırlatmak gerek. Burada bir dönümde 13 adet zeytin ağacı olabilir, yanındaki parselde ise 20 adet zeytin ağacı olabilir. Bunun da dikkate alınarak bu maddenin söz konusu tasarıya bilimsel bir gerçekliğe dayanılarak konulduğunu sanmıyorum.

ZEYTİNLİKLER RANTA AÇILACAK

3573 sayılı Zeytincilik Kanunu'un 20'inci maddesinin 1'inci fıkrasına göre; zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin ... gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez' TBMM Başkanlığına sunulan Kanun Tasarısında 3573 sayılı Kanunun 20'nci maddesi şu şekilde değiştirilmek isteniyor: 'Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede, zeytinliklerin bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyasal atık oluşturacak tesis yapılamaz ve işletilemez. Ancak alternatif alan bulunmaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu yetkisini gerektiğinde valiliklere devredebilir.

9 Kişilik Kurul Karar Verecek

Kanun Tasarısı ile zeytinlik sahaların bulunduğu illerde valinin başkanlığında Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu oluşturuluyor. Toprak Koruma Kurulu'nun yapısına oldukça benzeyen bu yeni kurulda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının ildeki üst düzey temsilcileri ile ziraat fakültesi, ziraat odaları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı araştırma enstitüsünden birer üye olmak üzere toplam 9 üye yer alacak. Kurulun sekretarya hizmetleri İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından yürütülecek. Kurul yatırım talepleri ile ilgili kararları bir aylık süre içerisinde alacak. Bunun için en az 5 üyenin aynı yöndeki oyu ile karar alacak.

Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu Yer Almayacak!

Toprak Koruma Kurulu'nda TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası temsilcisi yer almasına rağmen, zeytinin üretimi ve bakımı konularında fiili olarak çalışan, çiftçiye yol gösteren ve zeytincilik konusunda araştırma-geliştirme çalışmaları yapan söz konusu oda temsilcilerinin Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu'nda yer almamalarını çok önemli bir eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Toprak Koruma Kurullarında kurum temsilcisi üyelerin çoğunluk oyları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar, Karayolları, Sağlık vb. tarım dışı kurumların 'Kamu Yararı' kararlarıyla 5403 sayılı Kanunun çıkarılış amacının aksine tarım arazilerinin amaç dışı kullanıma açıldığını çok iyi biliyoruz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından 2017 Mart ayında yayımlanan verilere göre; 2005 yılında çıkarılan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre oluşturulan Toprak Koruma Kurulları aracılığı ile 2005-2015 yılları arasında671 bin hektar tarım arazisi amaç dışı kullanıma açılmıştır.

Zeytinliğin adı mı olur?

3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 20'inci maddesinin 2'inci fıkrasına göre; 'Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir.' Kanun Tasarısında 'Birinci fıkra uyarınca izin verilen yatırımlara ait sahalar hariç zeytinlik sahalar daraltılamaz' deniliyor. Yani yatırımlar söz konusu ise zeytinlik alanlar istenildiği kadar daraltılabilir, ranta kurban edilebilir. Ayrıca 'izinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına iki bin TL idari para cezası' getiriliyor. Yani iki bin lirayı öde, örneğin 500 yaşındaki zeytin ağacını ister kes, istersen söküp evinin bahçesine süs ağacı olarak dik... Bunun yolu açılıyor.

MERALARI OT BEDELİ BİLE ALMADAN RANTA AÇMAK!

Söz konusu Kanun Tasarısının 30'uncu maddesi ile 4342 sayılı Mera Kanununun 14'üncü maddesine bir bent eklenmektedir. Bu bent ile endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler ile sanayi siteleri için ihtiyaç duyulan alanlar için kuruluş ve genişleme aşamasında ihtiyaç duyulan alanların mera vasfına sahip olması halinde, bu alanların vasfında değişiklik yapılmasına imkân tanınmaktadır. Kanun Tasarısının 31'inci maddesi ile endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler ile sanayi siteleri için ihtiyaç duyulan alanlar için mera vasfının değiştirilmesi halinde ödenecek ot bedeli kaldırılmaktadır. Kısacası sürdürülebilir bir hayvancılık politikasının olmazsa olmazlarından birisi olan meralar, endüstri ve teknolojiye kurban edilebilecektir. Bir yandan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından mera hayvancılığına yüzde 50 hibe desteği verileceği ilan edilirken öte yandan meraların ot parası bile alınmaksızın ranta kurban edilmesi büyük bir aymazlıktır. Türkiye bir yandan mera alanlarını sanayiye, turizme, toplu konuta tahsis ederken öte yandan yurtdışından milyarlarca dolarlık yem ham maddesi ithal etmektedir. Saman bile ithal etmektedir. Son altı yılda canlı sığır, koyun ve keçi ile sığır eti için 4,5 milyar dolar bedel ödenmiştir. Bu politikalarla hayvancılıkta sürdürülebilirlik asla sağlanamaz. Türkiye hayvancılıkta dışa bağımlılıktan kurtulmak istiyorsa önce meraların amaç dışı kullanımı önlemeli; bu alanları ıslah ederek yetiştiricilerin kullanımına sunmalıdır. Yurtseverlik lafla olmuyor; meralarla ilgili yapılmak istenen bu değişikliğin hayvancılığın sonunu getirebileceğini görmeli ve buna engel olmalıyız."