Geçen hafta Aydın’da düzenlenen embriyo transfer kursu ve öncesinde tatil ve işlerdeki yoğunluklardan dolayı yazılarıma istemeyerek de olsa ara vermek durumunda kaldım.

Bu süreçte, yumurtacılık sektörü ve besi hayvancılığı ciddi sıkıntılara girmiştir.

Süt üretim sektörü zaten bildiğimiz gibi, sütün para etmemesinden dolayı rekor düzeyde inek kesimleri devam etmektedir.

Son günlerde TİGEM’de 26 Temmuzda gerçekleştirilen Hasat Etkinlikleri kapsamında 27 Mayısta tanıtımı yapılan elektrikli traktörün test sürüşü Sayın Cumhurbaşkanımızın gerçekleştirdiği elektrikli traktör konusu gündemi meşgul etmektedir.

Ortaya çıkan prototip elektrikli traktör ülkemiz ve milletimiz adına gurur vericidir.

Bu konuda yurt dışındaki çeşitli firmalarda çalışmalarına hızla devam etmektedir. 

Ancak gerçekçi olmamız lazım.

Ülkemiz elektrikli araç konusunda yurt dışı ile boy ölçüşebilecek kapasiteye fazlasıyla sahiptir ve bu konudaki avantajımızı çok iyi kullanmalıyız.

Ancak, elektrikli traktörlerin kısa vadede sadece dünyada değil, ülkemizde de üreticilerin motorin fiyatlarından kaynaklı girdi maliyetlerinden kurtulması için bir çare olmasının beklenmesi akılcı bir yaklaşım değildir.

Yapılan haberler ile tarımın girdi maliyetlerinin başında gelen motorinin sorun olmaktan çıkacağı algısı ortaya çıkmaktadır.

Oysa, kısa vadede diğer ülkelerde olduğu gibi çeşitli nedenlerden dolayı ülkemizde de elektrikli traktörlerin üreticilerin motorin derdini çözmesini bekleyemeyiz.

Bunların en başında maliyet ve sonrasında da mevcut elektrik alt yapımızın elektrikli araçların şarj edilmesi için yetersiz olması gelmektedir.

Ayrıca, çiftçilerimizin ellerindeki mevcut traktörlerin de nasıl değerlendirileceği de ayrı bir sorun teşkil edecektir. Dolayısıyla, elektrikli traktör meselesini ülkemiz adına önemli bir gelişme olarak değerlendirirken, Tarım ve Hayvancılıkta yaşadığımız girdi maliyetleri için kısa vadeli çözüm olarak düşünmemeliyiz.

Ayrıca, bu tür elektrikli motorlar ordumuzun kullandığı zırhlı araçlarda sessiz olması ve ısı üretmemesi nedeni ile önemli avantajlar da sağlayacaktır. 

26 Temmuzda Sayın Cumhurbaşkanımızın "Bugün birçok ülke gıda güvenliğiyle milli güvenlikleri arasında doğrudan bir bağ kuruyor. Artık devletler tarımı tıpkı savunma, haberleşme, üretim, ileri teknoloji ve enerji gibi milli güvenliklerinin yapı taşlarından biri olarak görüyor.

Türkiye olarak bizim için de durum farklı değildir.

"Gıda güvenliğini garanti altına almak, altını çizerek söylüyorum; ülkemiz için aynı zamanda bir milli güvenlik meselesidir. Bizim nazarımızda iç tüketimimiz için buğdayı dışarıdan satın almakla silahı satın almak arasında temelde bir farklılık yoktur. Temel tarım ürünlerinde dışa bağımlılık, en az savunma sanayinde dışa bağımlılık kadar tehlikeli ve riskli bir durumdur." açıklamasını çok iyi okumamız gerektiğini düşünüyorum.

Bizim de uzun zamandır anlatmaya çalıştığımız zaten bu stratejik önemdir.

Peki, biz ne yapıyoruz?

- İnsanları Tarım ve Hayvancılıkta zararına üretim yapmaya mahkum etmiyor muyuz?

Tıpkı süt, et, yumurta ve bazı bitkisel ürünler örneğinde olduğu gibi...

- Hesapsızca ithalat yapıp yerli üreticiyi zora sokmuyor muyuz?

Geçen sene gereğinden fazla yapılan canlı besilik hayvan ve et ithalatına kimler izin verdi?

Verilen bu izinler ile ülkemize verdikleri zarar sadece üreticinin zarar etmesiyle kalmayıp, gelişimini tamamlamış besi hayvanlarının çiftliklerde sırf canlı tutulması için yedirilen yemlerle de ülkemiz cari açığının kısmen de olsa büyümesine neden olunmuştur.

Sonuçta bu plansızlıktan kaynaklanan zararlara neden olanlara hesap sorulmaması gelecek içinde aynı hataların yapılmasının önünü açmaz mı?

- Tarım ve Hayvancılığın geçim sağlamak amacıyla gerçekleştirilen üretim faaliyetleri olduğunu ve bu tür üretimlerin zararına sürdürülemeyeceğini, bunun sonucunda piyasada ortaya çıkacak kıtlığın fiyatları artıracağını göremiyor muyuz?

Destek ve teşviklerin Cumhuriyet tarihimizin en yüksek oranlarında verilmesine rağmen, gelinen nokta üretim açısından onca destek ve teşviğe rağmen tatmin edici olmaktan çok uzak değil midir?

Destek ve teşviklerin üretimin sürdürülebilirliği maksadıyla akılcı kullanımı üretimi arttırarak fiyatların geri çekilmesine katkıda bulunmaz mı?

- İlk sıkıntıda hemen ithalata başvurulması yurt dışındaki üreticiler için destek, içerideki üreticiye de köstek olmak anlamına gelmiyor mu?

Zorunlu ithalat durumlarında ülkemiz üretim maliyetlerini göz ardı etmemek üretimin sürdürülebilirliği açısından son derece önemli değil mi?

Parasıyla silah vermeyenlerin, gıda güvenliğimizi kendi öz kaynaklarımız ve üretimimizle sağlayamayıp dışa bağımlı hale geldiğimizde bize hala ucuz et, ucuz gıda vermeyeceklerini görmemek stratejik olarak büyük bir hata olmaz mı?

Oysa, Tarım ve Hayvancılığımızı 5-10 yıllık planlamalar ve hedefler doğrultusunda gıda güvenliğimizi temin için değişen koşullara göre revize ederek planlamamız “Milli Güvenlik Meselesi” olarak tanımladığımız bu alanda daha başarılı olmamıza neden olmayacak mıdır?

- Elektrikli traktör meselesine gelince mevcut koşullar altında Tarımda yaşamakta olduğumuz ciddi sıkıntılara hızlı çözüm üretmeyeceği aşikar değil midir?

Ancak orta ve uzun vadede tarımda da önemli faydalar sağlayacağı da bir o kadar aşikardır. Bu nedenle bu konuda çalışan uzmanlarımız ve Bilim insanlarımız ara vermeksizin AR-GE çalışmalarına da devam etmelidir.

- Elektrikli traktörün tanıtımından günümüze 2 ay geçmiştir. Bu süreçte besiciler geçen yıldan yapılan aşırı ithalattan dolayı zararına kesime başlamışlardır. Önlemler için gereken hızlı refleks maalesef sergilenememiştir ve besicilikte küçülmeler ve kopmalar devam etmektedir. Bunun sonucu olarak önümüzdeki süreçte üretim daralmasından kaynaklanacak fiyat artışlarını da tahmin etmek çok mu zor olacaktır?

Aynı süreçte Irak’a yapılan yumurta ithalatının aksaması sonucu da yumurtacılar zararına üretime başlamış ve bazı çiftliklerde yem masraflarının karşılanamamasından dolayı itlaflar bile yapılmıştır.

Tarım ve Orman Bakanlığımızın tek görevi AR-GE ile elektrikli traktör üretmek midir?

Üreticiler zarar ederken üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanmasından kim sorumludur?

- Sonuç olarak elektrikli traktör güzel bir gelişmedir ve orta ve uzun vadede tarımsal ve hayvansal üretime de katkısı olacaktır. Ancak, Bakanlığımızın acil eylem planları ile et, süt, yumurta ve diğer sıkıntıda olan üreticilerin de dertleri ile ivedilikle ilgilenmesi gerekmektedir. Bunu yaparken de gerekli bilgi ve görüşleri yetiştiricisinden uzak Birlik başkanlarından almamalıdır.