ÖZEL HABER

Peki, Türkiye'de tarım nasıl destekleniyor? Tarımsal desteklemeler yeterli mi? Tarımsal destekler çiftçinin refahını, üretimde verimliliği artırıyor mu? Bu soruların cevabını Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk verdi.

DESTEKLER OYA KONSOLİDE OLMUŞ DURUMDA

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, Türkiye'de tarımsal desteklerin genelde seçimlere ve oy'a konsolide olduğunu belirterek, “Yani 'ne kadar destek verirsem ne kadar oy alırım' hesabı ön plandadır. Böyle olunca da desteklerin etkin, etkili kullanımı konusunda bütüncül bir etki analizi ve buna yönelik strateji geliştirilemiyor. Çünkü sözde destek verilirken böyle bir kaygıyı taşıma söz konusu olmuyor. Bu yüzden bu desteklerden; çiftçiyi yerinde tutacak, kırsalda sosyal refahı artıracak, kır-kent farklılığını azaltacak çözümler çıkmıyor. Bu nedenle de ülkemizde artık desteklemeler kaynak transferinden kurtarılıp; yatırım transferine, refahı artıracak politikalara, kalkınmayı yerinde gerçekleştirecek yaklaşımlara, önceliklere bırakılmalıdır" dedi.

Prof. GÜLÇUBUK'un konuyla ilgili olarak şunları kaydetti:

DESTEKLER KIRSALI YERİNDE TUTMUYOR

Destekler kırsalı yerinde tutmaya yetmiyor. Şimdi bu kadar desteğe rağmen son 10-12 yılda 2,5-3 milyon çiftçi tarımı terk ettiyse, 3-3,5 milyon hektar tarım arazisi devre dışı kaldıysa, 15 yılda hayvan sayısı 1 kat bile artmadıysa, verilen destekleri kaynak kullanım etkinliği, refah yoksunluğu çerçevesinde tartışmak lazım. Yoksa bu tartışmalar kısır bir biçimde devam edecektir.

DESTEKLER SADECE GİRDİ-ÇIKTI ANALİZİ İLE DE İZLENMEZ…

Desteklerin izlenmesi sadece GİRDİ-ÇIKTI analizi yaklaşımı ile olmaz. Bunların neden olduğu çarpan etkilere de bakmak gerekir. Destekler ile yerel ekonomi ne kadar canlandı, ne kadar istihdam oluşturuldu, göç eğilimlerinde ne kadar azalma oldu, sosyal altyapı ve üstyapıda ne tür değişmeler oldu vd. bunlara da bakmak gerekir. Destekler; ekonomik, sosyal, teknolojik, kurumsal, çevresel etkileri ile değerlendirme tabi tutulur, ölçülür. Örnek olarak; hayvancılıkla ilgili destekler verildi ise bu sadece ekonomik kaynak aktarımıdır. Eğer çiftçi bu destekler ile ahırını modern hale getirmiş, güneş enerjisini kullanıyor, katı arıtma tesisini hayat geçiriyor ise bu çevresel ve aynı zamanda teknolojik etkileridir.


ÇİFTÇİNİN GELİRİNDE BİR ARTIŞ OLUYORSA DESTEKLERİN BİR ANLAMI OLUR

Çiftçinin gelirinde artış oluyor ve de bu artış ile göç etme isteğinde azalma varsa yani kırsal nüfusu yerinde tutarsınız bu da desteğin sosyal-kültürel etkilerini ortaya çıkarır. İşte destekler bu biçimde değerlendirilirse, ölçülürse anlam bulur. Kırdan-kente göç azalıyorsa destekler anlam bulur, yerelde istihdam oluşturuyorsa anlam bulur, kadın-gençlik için de iş alanları açıyorsa anlam bulur, tedarik zincirini kırsalda da güçlendiriyorsa anlam bulur. Peki, bizde siyaset kurumu konuya böyle mi bakıyor? Hayır, öncelikle oy kaygısı, öncelik seçim kaygısı ve sürdürülebilirliği-etkililiği dikkate alan ve insan-üreten refahını dikkate alan yaklaşım ise eksik kalıyor. Sonuç; boşalan ve yaşlanan kırsal, terk edilen tarım toprakları, ithalat arayışları, fiyat spekülasyonları…

HAYVANCILIK DESTEKLERİ 25 KAT ARTTI AMA HAYVAN SAYISI 1 KAT ARTMADI!

Son 10-12 yılda özellikle büyükbaş hayvancılık destekleri arttı. 25-26 katlık artış söz konusu. Ama hayvan sayısında 1 kat bile artış yok. İşte girdi-çıktı analizi bu noktada yapılmalı. Neden 1 birim bile artış yok. Yani, destekler 25-26 kat artarken hayvan sayısı 1 kat bile artmıyorsa, kırmızı et üretimi iki kat bile artmıyorsa o zaman kaynak kullanımında sorun var demektir. Kaynakların kullanılış biçimlerini radikal bir biçimde gözden geçirmek gerekir.