Ziraat Mühendisleri Odası'nın verilerine atıf yaparak, müdahale alım fiyatlarının yetersizliğine dikkat çeken Aysu, çiftçinin maliyetlerini artıran farklı bir unsura da işaret etti. Son yağışların buğdayda septoria, pas, küllenme ve yaprak leke hastalıklarının çıkmasına neden olduğunu bildiren Aysu, bunun da maliyetleri yükselttiğini kaydetti.

AÇIKLANAN FİYATLA ELE GEÇEN PARA AYNI OLMUYOR!

Aysu, yazısında şunları kaydetti: Buğday çiftçisinin derdi bunlarla bitmiyor elbette. 2015 yılında girdi fiyatlarının yüksekliği nedeniyle uygun tohum, ilaç ve yeterince gübre kullanamayan çiftçinin ürettiği buğdayların kalitesi nedeniyle yüzde 80'nin TMO'nun açıkladığı başfiyatı tutturma ihtimali yok. Ayrıca çiftçi tarafından TMO ve tüccara teslim edilen ürünlerden yapılan kesintiler de (brüt üzerinden alınan stopaj, borsa tescil ücreti, nakliye, kantariye, hamaliye vs.) dikkate alındığında birinci kalite buğdayın fiyatı yüzde 3-4 aşağıya inmiş oluyor. Yani açıklanan fiyat ile çiftçinin eline geçen fiyat aynı olmuyor. Arada çok fark var.

KAZANAN ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN NİYE VAZGEÇER Kİ!

Bir başka gerçek de şu: Türkiye'nin ekilebilir tarım arazisi 23,9 milyon hektar, 4 milyon hektar alanı boş bırakılmış durumda. Çiftçiler ekmiyor, üretimden vazgeçiyor. TMO açıkladığı buğday fiyatlarıyla çiftçinin yüzde 50 civarında bir kazanç elde ettiğini söylüyor. Ziraat Mühendisleri İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, “Ürününden yüzde 50 kazanan çiftçi üretimden vazgeçer mi?" diyor. Sahi kazanan çiftçi üretimden niye vazgeçer ki?"