"İnsanı yücelt ki devlet yücelsin." diye çalışmaları aralıksız sürdürdüklerini belirten Yıldırım, her zaman gerçekçi kararlar aldıklarını, politikalar izlediklerini ifade etti.

Hedeflerinin vatandaşın refahını ve huzurunu sağlamak olduğunu dile getiren Yıldırım, ekonomiyi sadece rakamlardan, istatistiklerden ibaret görmediklerini vurguladı.

Başbakan Yıldırım, işbaşına geldiklerinden bu yana sosyal politikalarla ekonominin temel sorunlarını birlikte ele aldıklarını anlatarak, "Tarım, hala hem Türkiye'de hem dünyada stratejik bir üründür. Burada rakamlar verildi, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyar olacağı, gıdaya bağımlılığın yüzde 60 seviyelerinde kalacağı ifade edildi. Buradan da şunu anlıyoruz ki birçok sektör gelir geçer ama tarım sektörü bırakın önemini yitirmek, gittikçe önemini daha da artıracak." diye konuştu.

Türkiye'nin tarımda yıllık hasılasını artırarak bugünlere geldiğini, hasılanın 147 milyar liraya ulaştığını belirten Yıldırım, ihracatın 18 milyar dolara yaklaştığını söyledi. "Bir yandan köylerden, kırsaldan şehre göç devam ederken, bu artış nasıl oluyor?" diye soran Yıldırım, tarımda bakış açısının değiştiğini, küçük işletmelerden, daha büyük ölçekli ticari işletmelere geçiş olduğunu, bunun üretim miktarını artırdığını söyledi.

Başbakan Yıldırım, bunu daha da artırmanın mümkün olduğuna işaret ederek, Milli Tarım Projesi'nin amacının toprakları daha iyi değerlendirmek olduğunu vurguladı. Yıldırım, şöyle konuştu:

"Her ürünü, her yerde ektiğimiz zaman, bu sefer herkes kaybediyor. Arz fazlası oluyor, ürün para etmiyor. Patates... Mesela patatesi Niğde'de, Aksaray'da, Ödemiş'te her yerde ekiyoruz, rekoltesi çok olunca bu sefer fiyatlar düşüyor. Onun için bu havzalara göre tarım, 941 havzaya göre ekimlerin yapılması, ürünlerin belirlenmesi aslında tarım sektöründe köklü bir değişikliğe işaret ediyor. Biz buna kısaca diyoruz ki kafana göre değil, havzana göre ek. Böylece bir bölgede pamuk ekildiyse, öbür bölgede başka bir ürün ekilecek, buğday, pirinç ekilecek ve Türkiye'nin her köşesinde dengeli bir tarım politikası yerleşmiş olacak. Bu önemli bir şey. Bütün illerimizi, ilçelerimizi kapsayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız bir çalışma yaptı. Bugün çiftçinin elinde bir rehber var, nerelere hangi ürünleri ekersek, orada destek, teşvik alacağız, bunların hepsi belirlendi. Dolayısıyla mağduriyetler de böylece önlenmiş olacak, kaynak israfına da son verilmiş olacak. Yani çiftçi yaptığı işten mutlu olmuyorsa, onca alınteri, el emeği boşa gidiyorsa o zaman bir yerde bir yanlış var demektir."

"Deponun Yarısı Sizden, Yarısı Bizden"

AK Parti iktidarında geçilen 14 yıl içerisinde, tarım sektörüne 90 milyar lira destek verdiklerini hatırlatan Yıldırım, "Helali hoş olsun, tarım sektörü bunu hak ediyor. Daha fazla da destek vermeliyiz. Bu destekler daha fazla olmalı çünkü tarım sektörü kaynak tüketen değil, Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine katkı sağlayan sektörlerin başında olmaya devam ediyor." dedi.

Binali Yıldırım, bu destekleri verirken bir yöntem değişikliğine gittiklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Bu destekler çeşitli kalemlerde yıl boyu küçük küçük rakamlarla veriliyor. Oturduk arkadaşlarımızla çalıştık, öyle parça pinçik vermek yerine, yılda iki sefer bir ekerken bir de biçerken yani Nisan-Mayıs'ta bir destek, Eylül- Ekim'de de topluca bir destek vermek suretiyle bu işi sadeleştirelim. Böyle yapınca aldığından da bir şey anlasın insanlar. Para geliyor, hiçbir işine yaramıyor. Faizle kredi alıyor vesaire, destek arada yok olup gidiyor. Bu karar, önemli bir karar. Diyelim ki bir yıl içerisinde 14-15 milyar destek yapacağız, bunun yarısını Nisan-Mayıs'ta, diğer yarısını da Eylül-Ekim'de vereceğiz. Böylece siz de ne alacağınızı ne ekeceğinizi bileceksiniz, işinizi ona göre yapacaksınız."

Başbakan Yıldırım, tarım sektörünün birçok ihtiyacının, sorununun olduğunu belirterek, "Tarım sektörünün iki önemli girdisi var. Biri mazot, biri gübre. Bunlar önemli gider kalemleri. Destekler içerisinde bunlara ağırlık vereceğiz. Bu iki kalemin yükünü hafifletmek, maliyeti azaltmak için özellikle gübreye ve yakıta yoğunlaşacağız. Orada da şöyle bir karar aldık, 2017'den itibaren gübrede zaten KDV'yi kaldırdık, tarım kredi kooperatiflerinin girişimiyle ayrıca ucuzlama yapıldı, gübrede bir mesafe aldık. Mazot için de diyoruz ki deponun yarısı sizden, yarısı bizden. Hayırlı uğurlu olsun." diye konuştu.

Toplulaştırma Ve Sulama İhtiyacı

Yıldırım, sulamayla ilgili problemin olduğunu dile getirerek, tarımda verimliliği artırmak, toprakları daha etkin kullanmak için toplulaştırmayı hızlandırmaları gerektiğini söyledi. Bu konudaki mevzuatın ağır işlediğini, istenilen hızda yol alınamadığını anlatan Başbakan Yıldırım, miras nedeniyle büyük büyük tarlaların, bölüne bölüne bir evreye düştüğünü dile getirdi. Yıldırım, bu nedenle toprakların kullanılamaz hale geldiğine işaret ederek, miras yoluyla bölünmeye yönelik kanuni bir düzenleme yaptıklarını, bunu daha kolay uygulanır hale getirerek 2023 yılına kadar 7 milyon hektar yeni tarım arazisinin toplulaştırmasını gerçekleştireceklerini bildirdi.

Bakanlar Kurulu olarak aldıkları bir kararla, sulama işinin sorumluluğunu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına verdiklerini belirten Yıldırım, "Barajların yapımı, suyun tarlaya kadar getirilmesi Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın ama tarlalarda kapalı sulama, her türlü sulama işinin sorumluluğunu, yapımını, koordinasyonunu Tarım Bakanlığımız yürütecek. Böylece bu alanda da yaşanan koordinasyon sorunu, önceliklerin giderilmesi meselesi hallolmuş olacak." ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, Milli Tarım Projesi'nin bir de hayvancılık tarafının olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin hayvansal varlığının 12 milyondan, 23,5 milyon tona yükseldiğini aktardı.

"Projemiz hayırlı olsun"

"Hayvancılığımız her ne kadar istediğimiz hızda gelişmiyor ise de yine önemli bir mesafe kaydettik." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"2006'dan bugüne kadar Avrupa'nın en büyük tarımsal hasılasına sahip ülke Türkiye. Dünyanın üçüncü büyük tohum gen bankasını da ülkemizde kurduk. Hayvancılıkta açığımızı et ithal ederek sürdürülebilir hale getiremeyiz. Mutlaka ve mutlaka damızlık hayvancılığı teşvik edeceğiz. Bir süre belki daha ithalat yapacağız ama o süre geçtikten sonra artık hayvancılıkta kendi kendimize yeten ülke haline gelmeyi hedefliyoruz, planlarımızı, projelerimizi buna göre yaptık. Tarım alanlarımızın korunmasına yönelik 184 ovamızı özel koruma altına alıyoruz. Buralara fabrika, bina yapılmayacak. Yani bina, fabrika yapılacaksa tarım arazisi dışında mutlaka yapılması lazım. Ne yazık ki şehirleşmede görüyoruz, o güzelim tarım arazilerinde yüksek yüksek beton binalar yükseliyor ve ülkemizin bereketli toprakları beton yığınına dönüşüyor. Bunun da önüne geçeceğiz bu koruma kararıyla birlikte."

Başbakan Binali Yıldırım, milletin gıdada bir geleneğinin olduğunu belirterek, "Buğday ile koyun, gerisi oyun. Bizim beslenme geleneğimizde bu var. Sebzeydi, diğer ürünlerdi mutlaka önemli ama tahıl ve et bizim için stratejik iki üründür. Bunların her yerde desteklenmesi için gereken tedbirleri alacağız. Milli Tarım Projemizin çiftçimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bundan böyle meralarımız, alçak terör elemanlarıyla değil, çobanlarımızla, çiftçilerimizle ve ülkemizin hayvancılığıyla daha da şenlenecek." değerlendirmesinde bulundu.