www.tarimdanhaber.com sosyal medyada çiftçi kuruluşlarıyla ilgili ikinci memnuniyet (aslında memnuniyetsizlik olduğunu gördük) anketini yaptı. Ve çıkan sonuç ilk yapılan TZOB anketinin sonucundan pek farklı değil. Bu çiftçi kuruluşundan da memnun olanların oranı ne yazık ki % 10'u geçmiyor.

Tuhaf olan nedir?

Bu kuruluşlar çiftçinin, bu kuruluşların genel kurul süreçlerine çiftçinin seçtiği delegeler katılıyor ve oy kullanıyorlar ama her nasılsa % 90 gibi çok ama çok yüksek memnuniyetsizliğe rağmen mevcut yönetimler yeniden seçiliyorlar/ seçilecekler.

Nasrettin Hoca gibi sormak lazım; Bu memnun olmayan % 90 çiftçi nasıl oluyor da memnun olmadığı yönetimleri yeniden hem de kılçıksız olarak seçiyor?

Çiftçi büyük bir aymazlık içerisinde mi? Yoksa kağıt üzerinde gayet demokratik/sistematik görünen genel kurul süreçleri farklı şekillerde mi işletiliyor?

Bugün Cumhurbaşkanı bile vatandaşın memnuniyetini % 0.1 de olsa artırmak için meydan meydan dolaşıp ter dökerken, bu kurumları idare edenlerin % 90 memnuniyetsizliğe rağmen ve bunca sıkıntı karşısında umarsızca hala görevlerine devam etmeleri tam bu ülkeye münhasır traji/komik bir durum olabilir.

Tabi ki herkesin bildiği hiçte sihirli olmayan bir yöntem uygulanıyor. Buna kısaca “seçilecek olanlar kendilerini seçecek olanları seçiyorlar” diyebiliriz. Yani genel kurulların demokratik ve katılımcı olması şekilden öte bir anlam ifade etmiyor. Detayları, süreçlerin nasıl kurulduğunu herkes biliyor.

Çünkü bu yöntem sadece bu STÖ'lerin geliştirdiği uyguladığı bir yöntem değil. Ve buradan bakınca eğri oturalım doğru konuşalım herkesin şikayetçi olduğu siyasi partilerin iç işleyişi ve ülke genelinde yapılan seçimler çok daha demokratik ve çok daha sağlıklı.

Çiftçilerin büyük ekseriyetinin yani seçilmişleri seçenler dışında kalan (300-500 delege ve yönetici kısmı hariç) gerçek manada temsil edilmediği, söz sahibi olamadığı kurumlar; nasıl ülke tarım ve hayvancılığına katkı sağlayacak ve nasıl ortaklarının/üyelerinin hakkını hukukunu koruyacak…

Tabi seçimler/genel kurullar böyle olunca da ülkeye hizmet etmek, ortak ve üyelerinin durumunu gözetmek geri planda kalıyor. Daha önemli gündem ve öncelik kendi sahip oldukları konumları, koltukları ve imkanları korumak her şeyden daha önemli bir hale geliyor.

Ülkenin Tarım ve Hayvancılığı (özellikle son 10 yıldan beri) gerilemeye devam ederken bu kurumların ne ciddi bir önermeleri ne de ciddi bir çalışmaları olmamıştır. Eğer üzerlerine düşeni yapsalardı ne ülke tarımı bu halde olurdu, ne de çiftçinin memnuniyetsizliği % 90'larda çıkardı.

Ve yine aynı yere geldik… Üretim ve üretici…

Sahamızla ilgili bütün sorunların çözümünü sonuçlar üzerinden konuşmaktan vazgeçip üretimi ve üreticiyi konuşmak ve meseleyi buradan çözmek zorundayız. Bunu yapabilmenin tek yolu çiftçiye doğru/gerçek bir şekilde rehberlik yapmak ve onu örgütlemektir. Ve hoşlarına gitmese de devleti idare edenlerin en temel görevi bu olmalıdır.

Bu görevi ihmal edenler bilmeliler ki; Çiftçiyi siyasete şirinlik yapmak dışında bir duyarlılığı olmayan naylon yapıların örtüsü altına sokup sessizliğe ve görünmezliğe mahkum etmek, sorunları konuşmamak ülkeyi ancak daha büyük felaketlere sürükler.

Çarşamba günü belki de ülkemizin en önemli çiftçi kuruluşu Tarım Kredi Kooperatiflerinin Merkez Birliği genel kurulu yapılacak. Daha önceden kendilerini seçenleri seçmek için Anadolu'nun değişik yerlerinden 1.1 milyon ortağı temsil etmek üzere gelen yaklaşık 200 delege genel kuruldan bir önceki gece (her genel kurul öncesinde olduğu gibi) Genel Müdür tarafından Tarım ve Orman Bakanına götürülüp Bakanın istek ve talepleri ile son değişiklikler yapılmış liste oy kullanma işlemi başlamadan 3-5 dk önce eline tutuşturulunca gidip sandıklara atacaklar ve dört yıl sonra aynı tiyatroda başka arkadaşlarına rollerini devretmek üzere Başkent'ten ayrılacaklar.

Ve 1.1 milyon 4 yıl daha boynunu büküp , kasketini dizine vura vura dert yanmaya devam edecek…