Âlemlerin yaratıldığı, dünyanın ve yer kürenin oluştuğu, canlıların yaşamaya başladığı, insanın bu düzeninde yerini aldığı ilk günden bu güne kadar çok değişimler meydana geldi.

Bu değişimleri evrim, tarihsel gelişim veya yaratılış olarak nasıl tarif edersek edelim, nasıl inanırsak inanalım, hangi din, hangi inanç ve hangi medeniyet yönüyle bakarsak bakalım, temelde çok fazla değişiklik olmadığını: Hücreden oluşan “bitkiler, hayvanlar, insanlar vs" canlılar topluluğu ile en küçük yapısını atomun oluşturduğu “taş, toprak. su, kömür, demir vs" maddelerden oluştuğunu görürüz.

Madde olmadan hücre, hücre olamadan madde varlığını sürdüremez.

Canlı olmadan cansız, cansız olmadan canlı yaşamını devam ettiremez.

Birinin varlığı diğerinin yaşamı, birinin yokluğu diğerinin ölümü demektir.

Hayatın devam etmesi için hücre maddeye madde hücreye muhtaçtır.

Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Canlı cansıza, madde hücreye muhtaçtır.

Canlıların olmadığı bir dünyanın öneminin olmadığı gibi, maddenin olmadığı bir dünyada canlıdan bahsedilemez.

Maddeler kendi yaşam çizgisinde yarış halindedir. Kendi içinde ve üzerinde yaşayacak canlılara ortam hazırlamak için yüklenen görevi yerine getirirler.

Su buz olur, buhar yağmur kar olur, dere olur, ırmak olur, sel olur, tufan olur, tusunami olur, göl olur deniz olur, okyanus olur ama sonuç ta canlıların yaşama ortamına dönüşür.

Cansızlar kendilerine verilen görev doğrultusunda hayatlarını sürdürürken, canlılara da yaşam alanı oluştururlar. Suyun gölet ile göletin ırmak ile ırmağın dere ile derenin nehir ile nehirim göl ile gölün deniz ile denizin okyanus ile bir sorunu yoktur.

Toprağın taşla, taşın kaya ile kayanın tepe ile tepenin dağ ile hiçbir sorunu yoktur.

Taşlar zamanla eksilen toprağın yerini alır. Sadece bir birin eksiklerini tamamlarlar.

Canlılara gelince hareket edemeyen bir yere bağımlı olan kökü toprakta veya bir canlının gövdesinde olan canlıların mantarın çimenden, çimenin çayırdan, çayırın yoncadan, yoncanın gülden, gülün fidandan, fidanın elmadan, elmanın erikten, eriğin armuttan, armudun portakaldan bir şikâyeti yoktur.

Dağların ovalardan, ovaların çimenlerden, çimenlerin ormanlardan, ormanların göllerden, göllerin balıklardan, balıkların martılardan, martıların tilkilerden, tilkilerin kurtlardan, koyunların kurtlardan bir şikâyeti yoktur.

Tek hücreli ile çok hücrelinin, virüs ile bakterinin, bakteri ile parazitin, parazit ile konakçının, sürüngen ile yürüyenin, yürüyen ile uçan rekabet içinde yaşarlarken bir birlerine yaşam alanı oluştururlar veya başka bir canlıya hayat verirler.

Bu düzen ve denge yaratılıştan günümüze devam edip gelmektedir.

Cansızlar ve canlılar sadece kendilerine verilen görevi yerine getirirler.

Bu görevi yaparken tercihleri yoktur.

Göl benim içimde balık yaşamaz benim içimdeki yaşayacak balıkları ben seçerim kimse karışamaz diyemez.

Orman benim bulunduğum yerde şu ağaçları yaşatmam kararı alıp uygulamaya koyamaz.

Bir ağaç benim dallarıma kargalar yuva yapamaz sadece bülbüller yuva yapabilir diyemez.

Bitkiler ve hayvanlar kendilerine verilen görevleri yaparlar.

Bir tohumdan çim olur, fidan olur, ağaç olur, meyve olur, orman olur her şey canlıların yaşamı için hazırlar kendini.

Bu verilen görev için cansızlar ve canlılar birbirleriyle yarışırlar.

Canlı ve cansızlar arasındaki bu hayat bir hesap dâhilinde denge üzerine kurulmuştur.

Hayat bu dengede devam eder.

Bu dengede canlı olan insanın yeri farklıdır.

İnsan bulunduğu gurupta ki bitkiler ve hayvanlar gibi sadece verilen görevleri yapan ve diğer canlıların yaşamına karışmayan ve sadece kendi yaşam alanı sağlayan bir canlı olmayıp yaşamında karar verme yetkisi olan ve bu karardan sorumlu tutulan canlıdır.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği ile

Yerkürenin tarihsel sürecine bakmadan konumuza girelim.

Tarihsel sürece girecek olursak biraz uzatmış oluruz.

Her canlı gibi İnsanda yaşamak, ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşamını devam ettirmek için cansız ve canlı diğer varlıklara ihtiyaç duyar ve onlardan faydalanır.

Yerkürenin hayat dengesinde en büyük faktör insandır.

Çünkü diğer canlılar ve cansız varlıklar kararlarıyla bu dengenin bozulmasında veya bozulan dengenin düzelmesinde söz sahibi değildirler.

İnsan ise karar verme tercihinden dolayı Yerkürede yaşam başladığı günden bu güne kadar ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasının müsebbibidir.

İnsan nasıl bir varlıktır?

Yaratılmışların en şereflisi “Eşrefi mahluk",

Yaratılmışların en mükemmeli ve en güzeli “Ahsen-i takvim"

Allah cc yer yüzündeki halifesi

Yaratılmışların en kötüsü “Esfel-i sâfilîn: Aşağıların en aşağısı"

İnsan bunlardan hangisi?

İnsanı hayvanlardan ayıran;

Doğru ile yanlışı ayırma

Faydalı ile zararlıyı ayırma

Adelet ile zülmü ayırma

İyi ile kötüyü ayırma

Güzel ile çirkini ayırma

Bu özellikler insanı diğer canlılardan ayırır ve faziletli kılar.

İnsan bu özellikleri kullanarak kendi kararlarını ve kendi tercihlerini kendi yapar ve kendi yerini belirler. Çevre canlı ve insan arasındaki birlikteliği bu açıdan bakarak değerlendirmeye devam edeceğiz.

Saygılarımla