Haber şöyle başlıyordu, "Adana'da hayvancılık yaparken iflas eden 4 çocuk babası vatandaş, girdiği bunalımdan çıkamayarak camide kendi kafasına ateş edip yaşamına son verdi."

Kısa bir haber iki satırlık, izleyenler için ise 30 saniyelik kısacık bir haber. O da kenarda, kıyıda, köşede kalmış. Görülmemiş, görülse de pek önemsenmemiş bir haber ya da habercik…

Çok uzun bir hikayenin kısacık bir zaman diliminde hem de Allah'a ibadet edilen mekanda, Allah'ın kesin yasak koyduğu bir şekilde intiharla son bulan bir hayat, sönen bir ocak…

Bir inananın caminin duvarlarına sıçrayan, halılarına yayılan kanı bizim burada tarım politikalarına ve de hayvancılık uygulamalarına girmemize izin vermez. Ve konumuz bunlar olmayacak.

Konu camide intihar…

Allah'a en üst düzeyde teslimiyetin tecelli ettiği mekanda en büyük isyanlardan birini icrasının zorluğu, açmazı ve anlaşılmazlığı ve belki de biraz önemsenmeyişi canımızı yakıyor, içimizdeki hüznü büyütüyor.

Bir insan intihar için neden camiye gider? Cem olunacak, can olunacak, saf olunacak, bütün olunacak yere neden tek başına gider? Neden yalnızlığına kaçar? Sonra, son anlarını yaşayacağı yerde topuğuna bastığı ayakkabılarını halıya basmadan kenarda düzgünce bırakmak hassasiyetini korurken kendi canını almamak hassasiyetini koruyamaz.

Silahını şakağına dayayıp vazgeçmeleri, ayakta dolanıp durması, yönünün ve gözünün hep kapıya dönük olması onun oraya gelirken kesin kararlı olmadığını hatta kendi kendini vazgeçirmek için camiye, Allah'a geldiğini son bir yönelişle, umutla mecbur kaldığı isyanını bir kez daha bağrına gömmeye çalıştığını gösteriyor. Belki de biraz sonra yapacağı eylemin bir isyan olduğunun bilinci ile rabbinden af dilemek ona çaresizliğini, güçsüzlüğünü beyan etmek istiyor…

Belli ki kendisi son yaslanacak, son yardım dilenecek yer olarak Allah'ı bilenlerden, bizimde bir parçası olduğumuz yaşadığı mekânların, insanlarla hemhal olduğu ortamların Allahsızlığından kaçarak son demde vazgeçmek ya da affa mazhar olmak için cami avlusunun sınırları içerisinde Allah'ı bulmaya gitmişti. Ve o arkasında kısmen suçlu, sorumsuz ve duyarsız bizleri bırakarak rabbine rabbinin istemediği bir şekilde de olsa kavuştu.

Allah, canına kıyan çaresizi ve canlara kıyan bu acımasız-Allahsız hayatın bir parçası olan biz ayaküstü leşleri affetsin.