Salgının etkisini her geçen gün daha fazla hissettirerek ilerlediği bu günlerde devlet mekanizması süreci ve sonrasını yönetmek adına radikal kararlar almaya devam ediyor.

Belli yaş grubunda ki insanlara sokağa çıkma yasaklarından tutunda iller arası geçişlerin kısıtlanması gibi.

Tabi ekonomik tedbirler konusunda ise aynı şekilde hızlı ve etkin kararlar alınamıyor.

Ciroları %70’e yakın düşen işverenden çalışana her kesim ekonomik kalkan ile ticari geleceğini korumanın peşinde.

Ekonomik çevreler artık salgın sonrası çıkacak fatura konusunda seslerini ufak ufak yükseltmeye başladı.

Çıkacak faturanın rakamı ne olur bilinmez ama bizi düşündüren kesilecek faturanın vatandaşa ne kadarının yansıtılacağı.

Seçim döneminde birçok siyasi ile paylaştığım projemi buradan tekrarlamak istiyorum.

Proje tanzim çadırların kurulmasında rol oynadı mı bilmiyorum ama şahsen kastım tam olarak o değildi.

Şimdi gelelim projenin ne olduğuna.

Bildiğiniz üzere büyük şehirlerde 'HALK EKMEK' adı altında vatandaşa ucuz ekmek satışı yapan, Belediyeler çatısı altında ticari faaliyet yürüten satış yerleri var.

Toplumun takdirini kazanmış ve ekonomik olarak vatandaşa katkı sunan Halk Ekmek’ler gibi 'HALK MANAV' adı altında halka ucuz meyve ve sebze satışı yapacak belediye kuruluşları neden olmasın.

Konuyu tüm detaylarıyla burada paylaşmak elbette mümkün değil ancak kısa bir özet şeklinde ve amaçlananın ne olduğundan bahsedecek olursam.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde ve dışında tarımsal faaliyetler yürüten illerden, ilçelerden alınacak meyve ve sebzeler HALK Manav’lar da ucuz bir şekilde satışa sunulabilir.

Belediyelerin kendi müşterekleri çatısı altında oluşturacağı yapılanma ile başarılı bir şekilde vatandaşa ucuz gıda sağlanabilir.

Örneğin İstanbul’da sağlanacak böylesi bir organizasyon ile Bursa, Yalova, Sakarya, Tekirdağ gibi illerin üreticinden alınacak ürünler halk manavlar vasıtasıyla vatandaşa ulaştırılacak olması yeni bir belediyecilik anlayışının kapısını aralayacaktır.

Aynı şekilde bu planlama ve tedarik zinciri tüm illerde uygulanarak ülke genelinde yaygınlaştırılabilir.

Devletin bu çatı altında faaliyet gösteren yerleri, KDV indirimi ile teşvik edecek olması ise salgın sonrası vatandaşın ucuz gıdaya ulaşımını kolaylaştırarak, mutfaktaki tencerenin kaynaması sağlanır.

İstihdam açısından da yararlı olacak bu yapılanma ile vatandaşın ucuz meyve ve sebze ihtiyacı karşılanmış olur.

Belediyelerimizin rahatlıkla hayata geçirip vatandaşının ekonomik sıkıntılarına bir nebzede olsa derman olacağı projelerden biri kesinlikle Halk Manav projesidir.

Hem tarladaki üreticinin hem de nihai alıcının mutlu olabileceği bir sistemi kurmak, üreten bir Türkiye’de mümkün.

Geçici değil kalıcı çözümler denildiğinde, halka dokunan projeler denildiğinde, sosyal devlet denildiğinde daha yapılacak nice işler var aslında.

Kardeşim bu kafayla kasapta açılır markette diyenler için ise;

Bu bahsettiğimiz ile aynı şey değil.

Köydeki üretim üzerinden hareket ettiğinizde aynı kurguyu hayvancılık sektörü üzerinden oluşturmanız şuan için mümkün değil.

Zaten hükümet devletinin, tanzim çadırlar, et ihaleleri ile birkaç market üzerinden vatandaşa ucuz et sağlamak istemesinden bu işlerin geçici çözümlerle olamayacağını gördük.

Özel günlerden geçiyoruz ülke olarak.

Onun için özel çözümleri hayata geçirmek için daha hızlı hareket etmek çok önemli.

Sosyal Belediyecilik anlayışının şu zor günlerde yaptıkları ile gurur duymamak mümkün değil.

Alacağımız her ekonomik tedbir insanımıza dokunmalı, yarasına derman olmalı.

Bizim kaynaklarımız hepimize yeter!

Yeter ki biz bize köstek değil, destek olalım.