Tarımın stratejik önemi, ekonomiye katkısı, nüfusun demografik yapısının korunması gibi önemli bir görevi var ama azalan köylü nüfusa bakınca yanlış giden bir şeyler olduğunu görmemek mümkün değil.

Çiftçinin kullandığı temel girdilerin başında gübre ve mazot gelmekte. Her ikisinde de dışa bağımlılık söz konusu olduğu için girdi maliyetlerini kontrol etme şansımız yok. Dışa bağımlılığın yanı sıra özellikle mazotta yüksek vergi yükü nedeniyle dünyanın en pahalı mazotu ile üretim yapan bir tarım ülkesiyiz.

Çiftçi tarımda 3 milyar litreye yakın mazot kullanıyor ve güncel fiyatla bu mazota 17 milyar lira ödeme yapıyor. Bunun yüzde 48,2'lik kısmını ise vergiler oluşturuyor. Yani mazota ödenen 17 milyar liranın 8 milyar lirasına yakını vergiler.

Aynı şekilde gübrede KDV'nin kaldırılması ise gübreye yapılan zamlarla buhar olup gittiği için gübre maliyetleri halen yüksek.

Bugün yaş sebzeden meyveye, bakliyattan tahıl ürünlerine, canlı hayvandan karkas ete, tohumda gübreye kadar her alanda ithalatçı bir ülke olduk.

Tarımı ülkenin sırtında bir kambur gibi göstererek, ithal tarım ürünleri ile 81 milyonun beslenebileceğini ve bunu ekonomik bir model olarak benimsemiş bizim hükümetin dışında Dünya'da başka kalkınmış bir ülke hükümeti örneği yok.

Artık küresel şirketler yerli işbirlikçileriyle dünya tarım ürünlerini, açık pazar haline gelen Türkiye Cumhuriyeti devletine pazarlar hale geldi. Parasını vererek aldığımız ithal her ürün ile geleceğimizi yok ediyoruz. Alınan ithal tarımsal ürünlerin ülkemizde üretilmesi için planlama yapmak varken hazırı yemeyi kendimize yerli ve milli politika edinir olduk.

İthal tarım ürünlerinde ki artış korkunç boyutlarda. Bugün Rusya bile domates ithalatında Türkiye'ye bağımlı kalmamak için termal enerji kaynaklarıyla seracılık alanında yatırımlar yapıyor. Bizde ise durum tam tersi, satın aldıkça üretmekten vazgeçiyoruz.

Neyse her şeye rağmen mutlu bir Anadolu var!

Tercihlerimizi değiştirmezsek seçimlerden sonra yaşanacak zam furyası da bu ''mutluluğun'' önüne geçemeyecek gibi görünüyor.

Ak koyun, kara koyun pazar günü belli olacak.

Ülke insanının feraseti geleceğine yön verecek ancak ekonomik model olarak da üretimden mi ithalattan yana mı bir ülke olacağımızı da belirleyecek.

Sonuç ne olursa olsun bu ülkede alın teri ile üretenler, refahı ve mutluğu en çok hak edenler. Üretimden yana olan, ürettiğini tüketen bir Türkiye yaratmayı hep birlikte başaracağız, başaracağız, başaracağız.